Tutkunuzu Yaşamak – Yeni Zenginliğin Değişen Yüzü

Babam 1998’de bir araba kazasında vefat ettiğinde, tutkulu bir hayat yaşamaya karar verdim. Babam 59 yaşındaydı. Babamın hem hayatını hem de ani ölümünü anlamlandırabilmek için bulduğum yöntem, yaşadığım her anın önemli olmasını sağlamaktı. Kızımızın doğumundan sonra, 2004’te, şehirde yükselen kariyer fırsatlarının peşine düşmek yerine bir sahil kasabasına taşınmamızın nedeni de buydu. Halen bu tutkulu hayatı yaşıyorum ve online terapi işim de bu şekilde doğdu. Bu hafta, tutkularını yaşamak için sağduyuya aykırı hareket edermiş gibi görünen ve risk alan kişilerin size esin vereceğini umduğum hikâyelerini paylaşmak istiyorum.

tutkunuzu yaşamak

Kalbin olmadığı yolda ne yaratıcılık ne de mutluluk bulunur, ruhsal anlamda ölümden farkı yoktur. Gerçek şu ki, tutkumuzun peşinden gitmeme lüksüne sahip değiliz.

Her Şey Bir Hedefi Olan Tek Bir Kişiyle Başlar

Gerçek zenginlik tutkunuzu yaşayabilmektir. İnsan, kalbinin yolundan gidince yaşadığını hisseder. Tutkunuzun peşinden gitmenin mutluluğu tıpkı sörfle dev bir dalganın üstünde yüzmeye benzer. İşte zenginlik olarak tutkularına yatırım yapmış birkaç insan:

José Antonio Abreu, Venezuelalı bir müzisyen, iktisatçı ve siyasetçi. Abreu, yaşadığı toplumdaki yoksullukla ve sosyal sorunlarla ilgileniyordu. Zamanını ve enerjisini yakınarak harcamak yerine tutkusunu izleyerek yaratıcı çözümlere odaklanmayı seçmişti. Evinin garajında sokak çocuklarına müzik dersi vermeye karar verdi. Sorunların dışlanma yüzünden ortaya çıktığını söyleyerek gençlerden bütün kalpleriyle müziğe yönelmelerini istedi. Bu mütevazı çabadan milyonlarca çocuğun hayatında iz bırakan devasa bir sistem doğdu. Resmi rakamlara göre bugünlerde El Sistema, 400 müzik merkezi ve 700.000 genç müzisyeni kapsıyor. Program dâhilinde hafta içi okuldan sonra günde 4 saat müzik dersi ve çalışması veriliyor, hafta sonları da çalışma yapılıyor. Bu hareketle ilgili çok ilham verici bir belgesel de çekilmiş. Mutlaka izleyin.

Türkiye’de de bir çift; Mehmet Selim ve Yeliz Baki, buna benzer bir hareketle mahrumiyet içindeki çocukların hayatına müzik getirmek için canı gönülden bir çabaya girişmişler. Bu hareketin kurucularının ve katılımcılarının yer aldığı belgeseli izlemek ve dinlemek insanı mutlu ediyor, enerji ve umut veriyor. Hareket şu ana kadar 5.000 çocuğa ulaşmış, amaçları ise 2020’ye kadar 10.000 çocuğa erişmek.

Arkadaşlarım Neşe Karabekir ve Hakan Çoker, ben kendilerini tanıdım tanıyalı doğal doğumu yaygınlaştırmak için çalışırlar. O zamandan bu yana bu konuda büyük bir farkındalık oluşturmada çok önemli bir rol oynadılar, hatta siyasi uygulamaları bile etkileyen kültürel değişiklikler yaratmayı başardılar.

Filiz Telek, hayran olduğum bir diğer arkadaşım. İlk olarak düzenlediği atölye çalışmalarını paylaşma şekliyle dikkatimi çekmişti. Hayata katkısının derinliği en iyi kendi sözcükleriyle anlatılabilir: “Bilgim arttıkça ve ben hayatımla çalışmalarımı saflaştırıp yaşam gücüyle aynı çizgiye oturttukça, Dünya’yla tümüyle bütünleşmeye bir davet hissediyorum. Dünya görülmek, yaşanmak istiyor. Bu davete uyarak, ben de olanı, olabilecek olanı, olmak isteyeni görme yeteneğimi sunuyorum… Ben, kalbimin arzularıyla canlanıp cesurca yaşamak için buradayım. Varlıkların sessizliğini dikkatle dinleyebilsem, henüz görülmemiş olanın gözünün içine bakabilsem, Kaynak’ın ve Büyük Gizem’in yaşattığı gibi bir inanç taşıyabilsem kim olurdum? Neler yaratabilirdim?”

Deniz Seyrek, mimarlık eğitiminin ardından büyük şehirlerden uzak, doğaya yakın bir hayatı seçmiş. Doğanın verdiği armağanlar için yürekten minnet ve şükran duyduğu için o da karşılık olarak hayata hizmet etmeye karar vermiş. Toprak anaya bir armağan olarak kendini tohumları korumaya adamış.

Yusra Toplum Merkezi  bu yıl Mart ayında başlayan bir organizasyon. Arkadaşım Susanne Böhm, İstanbul’daki Suriyeli çocukların temel ihtiyaçlarını karşılamak için gönüllü olarak tam zamanlı çalışıyor.

Tutkunuz Hedefinizdir

Sık sık insanların gençlere tutkularından vaz geçmelerini tavsiye ettiklerini duyuyorum. Neden de tutku duydukları şeylerin alışılmışın dışında olması, para, statü ya da güvence kazandırma garantisi olmaması. Sanki garantisi olan bir yol varmış gibi!  Yaşadığımızı hissetmemizin tek yolu kalbimizin götürdüğü yoldan gitmek. Kalbin olmadığı yolda ne yaratıcılık ne de mutluluk bulunur, ruhsal anlamda ölümden farkı yoktur. Gerçek şu ki, tutkumuzun peşinden gitmeme lüksüne sahip değiliz.

Siz kendi yolunuzdan gidiyor musunuz? Çocuklarınızın, eşinizin kendi tutkularının peşinden gitmelerine izin veriyor musunuz? Hangi tutkularınızın peşini bıraktınız? Kalbinizi çarptıran yoldan gitmeye başlamak için hiçbir zaman çok geç değildir.

Siz de deneyimlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim.

 Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)image:Anil Kumar

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir