Bağırma ve Ceza Verme Anlarını Öğrenme Fırsatına Dönüştürebilir Miyiz?

Bağırıp ceza vermenin çocuklarıyla ilişkilerine zarar verdiğinin farkına varan anne babaların sayısı giderek artıyor. Böyle durumlar işin içine giren herkesin kendine saygısını zedeleyen bir etki yaratır. Öz saygı eksikliği ise çeşitli görünümler altında hayatta aradığını bulamamış bir insan yaratmaya birebirdir. Bir anne veya baba yaptığı şeyin doğru olmadığını bile bile yine de yaparsa ne olur? Biz kendi duygularımızı kontrol edemiyorsak bunu çocuklarımıza da öğretemeyiz. Bu hafta size duygularınızı anlamanız ve böylece hem kendinize hem de çocuklarınıza destek olabilmeniz için yardımcı olmaya çalışacağım. Ayrıca bağırmak ve ceza vermek yerine çocuğunuzla birlikte bir öğrenme fırsatı yaratabilmeniz için yapmanız gerekenleri de adım adım paylaşacağım.

Bağırma ve Ceza Verme Anlarını Öğrenme Fırsatlara Dönüştürme

Bağırma ve Ceza Yerine Öğrenme Fırsatı

Beynimizin Yapısı

Beynimizin nasıl çalıştığını öğrenmek duygularımızı kontrol etme konusunda çok işe yarar. Çocuğumuz veya kendimiz zor bir durumla karşı karşıya kaldığımızda neler olduğunu anlamak için beynimizi üç ana bölüme ayırabiliriz.

1) Hepimiz tam gelişmiş bir sürüngen beyni ile doğarız. Bu bölüm içgüdüsel hayatımızı ve hareketlerimizi yönetir. Burası, soluk alma, hazım, uyku ve açlık gibi yaşamsal işlevlerimizin yönetildiği hayatta kalma merkezimizdir. Aynı zamanda, tehlike olarak algıladığımız stresli durumlar karşısındaki “savaşma-kaçma-donup kalma” tepkimizden de sorumludur. Yeni doğmuş bebekler yalnızca bu bölümle, yani sürüngen beyni ile hareket eder.

2) Duygu merkezimiz olan duygusal beyin ya da diğer adıyla limbik sistem, 0-5 yaş arasında gelişir. Limbik sistem, belleği, duyguları ve stres tepkilerini yönetmekten ve öfke, korku, kaygı, özen ve bağlanma gibi çeşitli duyguları ortaya çıkarmaktan sorumludur. Bebeklikten yeni çıkmakta olan çocuklar kendilerini, ihtiyaçlarını ve çevreye tepkilerini duygular yoluyla dışa vurdukları için büyük ölçüde beyinlerinin bu bölümüyle hareket ederler. Bazen bu duygular hem kendileri hem de çevrelerindekiler için fazla yoğun ve bunaltıcı olabilir.

1936’da Jean Piaget fikirlerini ilk defa yayınladığından bu yana, gelişim psikologları 0-7 yaş arasını çocukların öz kimlik duygusu geliştirdikleri dönem olarak kabul ederler. Bu dönemin sonuna doğru, çocuklar duygu ve düşüncelerinde boşanma, parasal kayıplar ya da üzücü kazalar gibi ailenin başına gelen talihsizliklerden kendilerini sorumlu tutmaya bile başlar. Bu olaylara düşündükleri ya da yaptıkları şeyler yüzünden dolaylı olarak kendilerinin neden olduğuna inanırlar.

3) Beynin en az 20’li yaşların ortalarına kadar gelişmeye devam eden bölümü ise prefrontal korteks ya da alın korteksi denilen bölümdür. Burası düşünen beyin dediğimiz yönetim merkezimizdir. 5-6 ve 11-12 yaşları arasında ve 15 yaş civarında hızlı büyüme evreleri geçirir. Öz farkındalık, duyguların yorumlanması, problem çözme, yaratıcılık, dikkat ve düşünme işlevlerinden sorumludur.

Çocukların düşünen beyinlerine erişim yeteneği duygusal ve fiziksel deneyimlerine ve yaşlarına göre farklılık gösterir. Yetişkinler gibi her zaman yerinde tepkiler vermeleri, sorumluluk sahibi olarak davranmaları, plan yapmaları ve olacak şeyleri öngörmeleri beklenemez. Beyinleri ve beyinlerine erişim yetenekleri bu şekilde davranmalarına engel olur. Çocuğunuzun düşünen beynini kullanma yeteneğini geliştirmek için ona çok küçük yaştan başlayarak yetişkin oluncaya kadar elinize geçen öğrenme fırsatlarını kullanarak yardım etmeniz gerekir.

Ceza Mı, Öğrenme Fırsatı Mı?

Şimdi, çocuğunuzla duyguları tanıma, kontrol etme ve uygun öğrenme fırsatlarından faydalanma evrelerini adım adım anlatacağım.

Nerede bir karışıklık varsa orada bir öğrenme fırsatı vardır. Belki çocuklarınız kavga ediyordur. İçinizde veya çocuğunuzun içinde öfke, inatlaşma, üzüntü, sabırsızlık veya kıskançlık gibi şiddetli duygular uyandığında bir adım geri çekilmelisiniz. Ancak ondan sonra duygularınızın beyninizin sürüngenlerden kalma kısmından kaynaklandığını fark edebilirsiniz. Limbik sisteminiz kanınıza vücudunuz ve düşünen beyniniz tarafından kullanılmak üzere çok güçlü sinirsel ileti kimyasalları salınmasını emrederek sizi eyleme geçmeye hazırlamaktadır. Şu andan itibaren, güçlü duygular hissettiğinizde bunları sürüngen beyninizin kontrolü ele almasına izin vermek yerine düşünen beyninize erişmek için birer işaret olarak kabul edin.

Diyelim ki 5 yaşındaki oğlunuz yemek yerine bir şeker daha yemek için tutturup ağlıyor. Çoğu anne baba çocuklarının sağlıksız istekleriyle ilgili böyle güçlü duyguları karşısında yorgun ve tahammülsüz hisseder. Ya duygusal olarak tükenmiş vaziyette çocuklarının bir şeker daha yemesine izin verir ya da azarlamaya, bağırmaya başlarlar, çaresizlikten çocuklarına vurdukları bile olabilir. Bu korkutma davranışı çocuğunuzun sürüngen beynini harekete geçirir ve “savaşma-kaçma-donup kalma” tepkisi devreye girerek çocuğu herhangi bir öğrenme etkinliğine karşı duyarsızlaştırır. Ama çocuğunuzun “düşünen beyni” henüz tam gelişmemiştir, sağlıklı alışkanlıklara programlanmış ve sağlam bağlantılar kurmuş da değildir. Boşlukları doğru davranış modelleri ortaya koyarak doldurmak, birer yetişkin olarak beyinleri tam gelişmiş olan anne ve babaya düşer.

Burada ele aldığım adımlar yalnızca siz öncelikle kendi duygularınızı kontrol edebiliyorsanız işe yarar.

Adım 1. Kendinizi duygusal açıdan nötr bir duruma getirmelisiniz. Bunun anlamı, limbik sisteminizden gelen tepkileri düşünen beyninizi kullanarak sakinleştirmeniz demektir.

Bunu gerçekleştirmek için herhangi bir şey demeden ya da yapmadan önce bir adım geri çekilin. Eğer ayakta duruyorsanız gerçek anlamda bir adım geri çekilmenizi tavsiye ederim, ilk bakışta garip gelebilir ama işe yarar. Odak noktanızı değiştirin, örneğin, dikkatinizi nefesinize verebilirsiniz, daha derin nefes almaya başlayın. Ya da bu durumu bir öğrenme fırsatı olarak kullanmanız sonucunda çocuğunuzla birbirinize nasıl yakınlaşacağınızı hayal ederek, aklınıza gelen olumsuz duygu ve anıları bir kenara bırakabiliriniz.

Adım 2. Çocuğunuzun ne yaşadığını anlamak ve empati kurmak için onunla duygusal bağlantı kurun. Bunu yapmak için merak ve ilgi içeren bir tutuma girebilir, çocuğunuzla aynı seviyeye inip göz teması kurabilirsiniz. Aranızda örneğin şöyle bir konuşma geçebilir:

– Şu anda ne olduğunu bana anlatabilir misin? Seni dinlemeye hazırım.

– (Hıçkırarak ve bağırarak) Çorba istemiyorum, şeker istiyorum.

– Canın şeker isterken annenin çorba vermesi senin için zor olmalı!

Sizin düşünen beyninizden gelen bu empatik yorum ortak bir anlayış yaratır, çocuğunuzun deneyimini kendisine yansıtarak durumdan duygusal olarak ayrılmasına yardımcı olur. Böylece çocuğunuz daha kolay sakinleşebilir ve sizden gelecek yorumlara daha açık olur. Bu konuşma sırasında çocuğunuzu yargılamadığınıza ve eleştirmediğinize, bir çözüm önerisinde de bulunmadığınıza dikkatinizi çekerim.

Adım 3. Çocuğunuzun duygularını ve ihtiyaçlarını tanıyın ve ifade edin. Onun ne yaşadığının daha iyi bir şekilde farkına varmasına ve deneyimini doğrulamasına yardımcı olun. Tutturma ve ağlama krizinin arkasında saklanan şeyleri kafasında berraklaştırmasına yardım edin. Bu şekilde başarıyla idare ettiğiniz krizler zamanla çocuğunuza kendi duygularını kontrol etmeyi öğretecektir. Şeker için ağlayan 5 yaşındaki oğlunuza şöyle yol gösterebilirsiniz:

“Kendini üzüyorsun. Belki ne yiyeceğine kendin karar verebilmek istiyorsun.” Bu ifade çocuğunuzun daha fazla bağımsızlık ihtiyacı olabileceğini tanımak anlamına gelir.

“Belki şekerin tadı o kadar güzel ki bir tane daha yemeyi gerçekten çok istiyorsun ve şu anda canın çorba istemiyor.” Bu cümle çocuğunuzun çorba değil şeker istediğini doğrulama anlamına gelir.

Kendi zihinsel süreçlerinin bu şekilde doğrulanması ve bunlar üzerinde düşünmek çocuğunuzun düşünen beynine erişimini sağlar, yaratıcılığını etkinleştirir ve kendi çözümlerini bulmasını kolaylaştırır.

Adım 4. Bu adım, kontrolün başarıyla tamamlanmasını sağlayacağınız adımdır. Çocuğunuz bu aşamada anlaşıldığını hissetmiş, sakinleşmiş ve algıları açılmıştır. Şimdi ona kendini toparlaması için zaman tanımalı veya yeniden bağlantı kurduğunuzu hissetmesi için neye ihtiyacı varsa onu yapmalısınız.  Örneğin şefkatle elini tutabilir ya da sarılabilirsiniz. Herkes kendini duygusal açıdan güvende hissettiği zaman çocuğunuzu olaya farklı bir açıdan bakmaya davet edebilirsiniz:

–  Biliyorsun, midende sınırlı yer var. Çorbada vücudun için gerekli besinler var ama şekerde yok, üstelik şeker dişlerine de zararlı. Dişçiye gidip dolgu yaptırmamız gerekirse sen de ben de ne hissederiz acaba?

Kendisine değer verdiğinizi ve güvenle duygusal bağlantı kurduğunuzu hisseden çocuğunuz artık rahatladığı için sizi duyabilir ve kendisi bir öneride bulunabilir.

Belki çorbamı bitirince yalnızca tadını almak için biraz şeker yiyebilirim.

Adım 5. Bu etkileşimlerin ardından sizin ve çocuğunuzun kendinizi nasıl hissettiğinizi yeniden değerlendirin. Çocuğunuz sevildiğini ve anlaşıldığını, sizse kontrol beceriniz ve gücünüz olduğunu hissetmiyorsanız, henüz böyle zor durumları öğrenme fırsatına dönüştürmeyi başaramamışsınız demektir. Suçlu aramadan sorumluluğu kabul edin. Biz insanız, hangi yaşta olursak olalım sürekli gelişir ve evriliriz. Kendinizi kabul etmek ve olduğunuz gibi olmak en iyisidir. Bunu siz başaramadıktan sonra çocukların kendi kendilerini kabul etmelerini nasıl bekleyebilirsiniz? Özür dileyin ve duruma nasıl farklı bir şekilde yaklaşabileceğiniz hakkında konuşun.

– Şeker için ısrar ediyorsun ve ağlıyorsun diye sana bağırdığım için özür dilerim. Sakin kalmış ve neden şekeri bu kadar istediğini daha iyi anlamak için seninle konuşmuş olsaydım daha memnun olurdum.

Sözlerimi bitirmeden önce bu 5 adımı sık sık karşılaşabileceğimiz bir başka örnekle özetlemek istiyorum. Bu sefer, bir oyuncak için kavga eden iki kardeş var:

Adım 1: Bir adım geri çekilerek veya derin derin nefes alıp kendinizi sakinleştirin kendi duygularınızı kontrol altına alın. Yüz ifadenizi rahatlatın.

Adım 2: Eğilip aynı seviyeye inin ve göz teması kurarak çocuklarınızı yargılamadan ve eleştirmeden, içten bir ilgiyle dinleyin: “Ne olduğunu bana anlatır mısın?”

Adım 3: Çocuğunuzun deneyimini tanıyın ve doğrulayın: “O oyuncakla sen oynamak istiyordun,” veya “Kardeşin oyuncağını kırabilir diye düşündün.”

Adım 4: Çocuklarınızın kendilerine değer verdiğinizi ve onları kabul ettiğinizi hissetmelerini sağlayın; onları olaya farklı bir bakış açısından bakmaya davet etmeden önce sakinleşmelerine ve sizinle yeniden bağlantı kurmalarına izin verin ki algıları dinlemeye açılmış olsun. “Senin oynadığın oyuncağı böyle elinden alsalardı ne hissederdin?” “Bir arkadaşınla bir oyuncağını paylaşırken arkadaşın oyuncağına kırabilecek gibi davransaydı ne hissederdin?” “Sence kardeşin ne hissetmiş olabilir?” Çocuklarınızın kendi çözümlerini bulmasına izin verin, onları teşvik edin. “Tanıdığınız kişilerden kimler oyuncaklarını paylaşarak birlikte oynamayı biliyor?” “Birbirinizin oyuncaklarına ve paylaştığınız alanlara saygılı bir şekilde nasıl bir oynama yolu bulabilirsiniz?”

Adım 5: Her ikisinin de onları anladığınızı hissedip hissetmediğini ve sizin kendinizi kontrol sizdeymiş gibi hissedip hissetmediğinizi değerlendirin. Çocuklarınıza anlaşmazlıklara daha iyi yaklaşmayı, duygularını kontrol etmeyi, empati kurmayı ve problem çözmeyi bu yaklaşımı kullanarak gerçekten öğretebilirsiniz.

Umarım bu paylaşım, kriz anlarını öğrenme fırsatlarına dönüştürmenize yardımcı olur.  Hem kendinizin hem de çocuğunuzun duygularını kontrol etmeye, empati kurmayı öğretmenize, uyuşmazlıkları ve sorunları çözme becerilerinizi geliştirmenize fayda sağlar. Sizin neler yaşadığınızı ve neler düşündüğünüzü öğrenmeyi çok isterim, lütfen deneyim ve düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlar bölümüne yazarak paylaşın.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. Cafer Çelik dedi ki:

    Merhaba İrem hanım bayılıyorum öğretici farkındalık yaratıcı yazılarınıza..
    Ellerinize sağlık..

  2. İrem Bray dedi ki:

    Cafer Bey, geribildiriminiz için teşekkürler. Çoğu zaman nasıl yaklaşacağımızı bilmediğimiz için eski rol modelleri aktif oluyor. Farkındalık bilgiyle birleşince yeni davranış modelleri edinmek o kadar da zor değil:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir