Brene Brown ve Hayattan Zevk Alma

Öncelik vermemi istediğiniz yazı ve video konularını sizlere bir anket aracılığı ile sorduğumda şıklar arasında en çok oyu büyük farkla ‘hayattan zevk alma’ konusu aldı. Brene Brown’un çalışmalarından yararlandığım bu sunumda hayattan neden zevk alamıyoruz sorusunun cevabı ile birlikte hayatın tadını ve tuzunu hissetmenize yardımcı olacak ipuçları vereceğim.

hayattan zevk alma

Hayattan zevk aldığımızda, olumlu duygularla birlikte anlamlı bir hayat sürdüğümüzü hissederiz. Çocuğumuza baktığımızda onun varlığı ve her hali bize haz verir, onunla oyun oynayabiliriz; işimizi para kaynağı olduğu için değil keyif aldığımız için yaparız, bir hediye sosyal gerekliliği değil o kişiye verdiğimiz değeri yansıtır, kendimizin ve eşimizin garipliklerini kabul edip konuşabiliriz.

Brene Brown’ın utanç ve kırılganlıkla ilgili araştırmalarından çok önemli sonuçlar çıkmış. İlişkilerimizde kendimiz olamamanın, hayattan zevk alma duygusunun kaybı ile sonuçlandığını gösteriyor.  Yani etrafımızdaki kişilere veya kurallara uymak bir seçim olmaktan çıktığında hayatın renkleri de solmaya başlıyor.  Bazen yapmamız ve olmamız gerekenlerin baskınlığı ile istek ve arzularımızı o kadar derinlere gömüyoruz ki gerçekten kim olduğumuzu bilmez hale geliyoruz.

Hiç ebeveyn olarak kendinizi beğenmediğiniz halde arkadaşlarınızla konuşurken mükemmel bir tablo çizdiğiniz oldu mu? Ya da çocuğunuzun size yalan söylediğini sakladığınız? Başkalarının yanında eşinize veya sevgilinize dokunmaya çekinir misiniz? Ya da babanızın yanında ağlamanızı tutar mısınız? Brene Brown doğamız gereği bağ kurmaya, içten hikayelerimizi paylaşarak aidiyet ve yakınlık hissetmeye ihtiyacımız olduğundan söz ediyor. Buna rağmen bütün bu durumlar kendimizi sakladığımızı, çevremizle gerçek ve anlamlı ilişkiler kuramadığımızı gösteriyor.

Neden bunu yapıyoruz? Çünkü mükemmel olmayan yönlerimizi gösterirsek ihtiyacımız olan bu bağı kaybetmekten, dışlanmaktan, eleştirilmekten, yargılanmaktan korkuyoruz. Utanıyoruz. Utanç, kendimizi ilişki kurulmaya değer görmemek demek. Özellikle ülkemizde okul sisteminde sürekli yaşlarının üzerinde performans beklediğimiz için çocuklarımız yetersizlik ve değersizlik duygularını içselleştiriyorlar. Çok ağır bir duygu.

Brown’a göre utanç duygusu kültürümüzde birbirimize ulaşmamızı engelleyen bulaşıcı bir hastalık gibi. Hepimiz utanıyoruz, hepimiz konuşmaktan kaçınıyoruz, konuşmadıkça da hastalığın etkisinin yayılmasına izin vermiş oluyoruz. Tüm araştırmalar utanç duygusunun bağımlılıklar, intihar, depresyon, şiddet, yeme bozuklukları ve zorbalık gibi ciddi sorunlarla bağlantısını gösteriyor. Baş edemediğimiz, ne yapacağımızı  bilmediğimiz, kabul görmeyen duyguları ilaçlarla bağımlılıklarla, meşguliyetlerle uyuştururken aslında duygularımızın bütününü uyuşturmuş oluyoruz.

Brene Brown kırılganlığın zayıflık olarak görülmesini çok tehlikeli buluyor. Anlamlı bir yaşamın özünde gerçek bağlar kurmak olduğundan ve bu bağı kurabilmenin yolunun da kırılganlıktan geçtiğinden sözediyor.   Zaaflarımızı, yetersizliklerimizi, kaygı ve korkularımızı konuştuğumuzda kırılganlaşırız; başkalarından gelebilecek olumsuz yorumlara karşı kullandığımız zırhı bırakmışızdır.  Bu savunmasızlık halinde duygusal bir risk alırız, nasıl karşılanacağımızı kestiremediğimiz belirsiz bir alana gireriz.  Kırılganlaşmaya / savunmasızlığa ne kadar izin verdiğimiz  cesaretimizin gerçek göstergesidir.

Hiçbir şeyin yetmediği bir kültürel süreç içindeyiz; çocukluğumuzdan itibaren bize söylenenlerle, reklamların dizilerin etkisiyle, okuldaki işteki rekabet  ortamında hep eksik olduğumuzu düşünüyoruz. Yeterince iyi, yeterince güzel, yeterince güvende, yeterince kararlı, yeterince başarılı, yeterince çalışkan olmadığımıza ve bu yetersizliklerimizi saklamamız gerektiğine inanıyoruz.  Kültür, ulaşılması imkansız bir mükemmelliği yüceltiyor, bu ideale ulaşamadıkça utancımız artıyor. Savunmasız ve kırılgan durmak zayıflık olarak görülünce, toplumca kırılganlık kapasitemiz azalıyor. İşte bu nedenle ruh sağlığı sorunları artıyor. O kadar çok kişi kendi kendine ilaç alıyor, birbirine çözüm olarak ilaç öneriyor ki!

Bir yandan da sıradışı olma çabası içinde sürekli birşeylerle meşgul olup zamanı dolduruyoruz. Sonuçta Facebook’ta güzel resimler ve imrenilecek deneyimler sergilemenin ötesine geçmeyen bir imaj yaratmış oluyoruz. Bu arada sıradan ve günlük olanın anlamını ve saf mutluluğunu kaçırıyoruz.  Nihayet hayattan zevk almadığımızın farkına vardığımızda bir şeylerin ciddi bir şekilde yolunda gitmediğini hissediyoruz.

Hayattan Zevk Almak İçin Ne yapalım?

Utançtan empatiye, yalnızlıktan bağ kurmaya, hayattan zevk almamaktan derin bir mutluluğa giden yol ilişkilerimizde savunmasız ve kırılgan olabilmekten geçiyor.  İşte hayattan zevk almanız için Brene Brown’dan esinlenerek hazırladığım hareket planı:

  • Odağınızı başkalarının sizi nasıl gördüğünden alın ve kendinizi gerçek ‘mükemmel olmayan’ halinizle ortaya koymaya verin.
  • Çocuklarınıza bunu yapabilmeleri için cesaret verin.
  • Hayatınızdan ‘ayıp’ kavramını kaldırın. Çocuklarınızı eğitmek için utandırma yöntemini kullanmayın. Çünkü utanç hayatın rengini yok eden bir hastalık.
  • Utancın panzehiri ise empati. Empati, kendimizin ve birbirimizin yetersizliklerini eksikliklerini, zorlanmalarını suçlamadan ve yargılamadan şefkatle karşılamak demek.
  • Durup sahip olduklarınıza şükredin.
  • Gözlerinizi sıradan olanın içindeki özel olanı görecek şekilde açın.
  • Hayattan zevk almak için hemen bugünden itibaren mükemmel olmama hallerinizi utanmadan, savunmasızca, kırılganlaşmayı isteyerek kucaklayın ve paylaşın.
  • Kendinizin, çocuğunuzun, eşinizin, patronunuzun, çalışanınızın mükemmel olmayan hallerini, utanmadan utandırmadan şefkatle karşılayın.

Aşağıdaki yorum bölümüne düşüncelerinizi, deneyimlerinizi, soru ve geri bildirimlerinizi yazın. Hepsini mutlaka okuyorum ve geri dönüyorum.

Fotoğraf: David Amsler
Creative Commons Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0) via Flickr

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

7 Cevaplar

  1. Fatma dedi ki:

    Hayatımda sen olduğun için mutluyum. Çünkü bütün yüreği ile dinleyen hiseden bir insan özledim ömrümce. Senle beraber bu boşluk doldu adeta. Seni seviyorum:)

  2. Ayse dedi ki:

    Bu aralar karsima cok cikiyor bu mesaj 🙂 .. Hayattan zevk almak, halinden memnun olmak ve hafif bir kalp ve nese ile yasamak.. Brene Brown’i degisik kisilerden duydum, biraz dinledim okudum ama bir de son zamanlarda ogrendigim ve yakinda “Dying to be me” kitabinin Turkcesinin Klan Kitap’tan cikacak olan (http://www.klankitap.com/) Anita Moorjani’nin hikayesi de cok ilham verici.. Su konusmasini dinleyip, dilerseniz kitabini okuyun derim: http://www.youtube.com/watch?v=rhcJNJbRJ6U ..

    Hepimizin benzersiz ihtisam oldugunu, bir’in benzersiz yuzeyleri oldugumuzu, sevgi icinde yasayan degil sevgi varliklari oldugumuzu animsatiyor.. bu guzel yazi ve hatirlatma icin de cok tesekkurler canim arkadasim Irem..

  3. İrem Bray dedi ki:

    Eleştiren yargılayan dışlayan olmadığımızda, etrafımızdaki kişilerin içindeki eleştirmeyen yargılamayan dışlamayan tarafı harekete geçiriyoruz ve zaten böyle yaşayan insanlarla yollarımız daha çok kesişiyor. İşte Fatma ve Ayşe de bu insanlardan. Sizler de iyi ki varsınız!

  4. Burak dedi ki:

    Googlede bir şeyler arastırırken İrem Bray’in bu yazıya yaptığı yorumla karşılaştım ve cidden çok hoşuma gitti. O anda ihtiyacım olan sey gibiydi. Simdi yazıyı bir hafta sonra okumus oldum ve gercekten kalbime dokundu. Evet cidden tam zamanında okudugum ve bana iyi gelen ihtiyacım olan bir yazıydı.

  5. İrem Bray dedi ki:

    Burak Bey paylaştığınız için teşekkürler, gerçekten çok sevindim.

  6. Bilal dedi ki:

    Ted x te yazarı dinledikten sonra araştırırken denk geldim. Gerçekten güzel bir yazı olmus. Yazarın kendisi hızlı konuştuğu için zaman zaman anlamakta güçlük çekmiştim. Sizin yazınızla bazı şeyler daha iyi anlam kazandi. Teşekkür ederim.

  7. İrem Bray dedi ki:

    Çok memnun oldum. Brene Brown’un araştırması hayatı yaşarken bize önemli bir çapa sunuyor. Anlamanızı kolaylaştırabildiğime sevindim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir