Don Miguel Ruiz’den “Dört Anlaşma” – 2. Bölüm Bilge Tolteklerden Öğrendiğimiz Basit Bir Yaşam Kuralı

Hatırlayacağınız gibi, önceki paylaşımlarımdan birinde, Toltek geleneğine göre kişisel özgürlük yolunda bir rehber olarak görebileceğimiz Don Miguel Ruiz’den bahsetmiştim. Ruiz’in büyük etki yaratan kitabı Dört Anlaşma’da yer alan ilk iki anlaşmaya yer verdiğim yazıma buradan ulaşabilirsiniz. Bu ilk iki ilke, “ağzınızdan çıkan sözleri özenle seçmek” ve “hiçbir şeyi üstünüze alınmamak”tı. Bu hafta da günümüz bakış açısıyla kişisel özgürlüğe götüren diğer iki yaşam kuralından bahsedeceğim.

 

 

Dört anlaşmayla kişisel gücünüzü ele alma.

Dört anlaşmayla kişisel gücünüzü ele alma.

İçimizdeki ve Dışımızdaki Savaş

Çatışmalı günler yaşıyoruz. Her yanda patlayan bombalar masum insanları öldürüyor. Çoğu kez kendimizi çaresiz hissediyoruz. Peki ya içimizdeki savaş meydanları? Zihnimize attığımız bombalar rüya-gerçekliğimizde hüküm süren “cehennem gibi ortamı” yaratıyor. Çevremizde barışın yeniden sağlanmasına etkin bir şekilde katkıda bulunabilmemizin yolu içimizde barışı sağlamaktan geçiyor.

Ölümü genellikle bilinçli farkındalığımızın arka planına itme eğilimimiz olsa da, hepimiz gelecekte belli olmayan bir zamanda öleceğimizi biliyoruz. Öldüğümüz zaman bu dünyadaki her şeyi geride bırakacağız; statü, para, güzellik, mal, hepsi geride kalacak. Birçok derviş, keşiş ya da dindar kişi hayatlarını bu gerçeğin tümüyle farkında olarak yaşarlar.

Bu farkındalığı ne kadar ileri götürebileceğini bütün dünyaya gösteren bir Batılı sanatçı tanıyorum. Michael Landy, elinde hiçbir şey kalmayıncaya kadar sahip olduğu her şeyi birer birer parçalayıp yok etti. Ölmeden her şeyden vaz geçebildiğiniz zaman gerçekten önemi olan her şeyi kazanmış olursunuz. Bu bir bakıma yeniden doğmaya benzer.

Bundan on yıldan fazla bir süre önce böyle bir yeniden doğuş hissini ben de yaşadım. Yağmurlu bir günde ailemle Turunç’tan Marmaris’e doğru giderken dağ yolunda arabanın kontrolünü kaybettim.

Araba birkaç kez uçurumun kenarına kadar gidip döndü, sonunda da hiçbir şey olmadan yolun dağ tarafında durdu. Fiziksel olarak burnumuz bile kanamadı ama duygusal açıdan büyük bir sarsıntı yaşadık. Tam bir yeniden doğuş deneyimi için çok uygun bir bileşimdi. O günden beri ne zaman büyük resmi görememeye başlasam kendi kendime o duyguyu hatırlatırım, o zaman gerçekten önemli olan şeyi ve sakin olmayı bildiğim hale dönerim.

Hayatımızda bağımsızlık ve kişisel özgürlüğe ulaşmak için işe kendimizle yaptığımız binlerce anlaşmanın farkına varmakla başlamamız gerek. Bu anlaşmalar, kişiliğimizi belirleyen evcilleştirme ya da şartlama sürecine dayanır. Belli hareket ve edimler karşılığında övgü ve sevgi almaya şartlanmış durumdayız. Bu süreç yoluyla kişisel gücümüzün ve enerjimizin dağılıp gitmesine izin vererek kendimizi güçsüz hissediyoruz.

Değerimizin başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğüne bağlı olduğu varsayımı içsel bir çatışma yaratır. Başkalarını memnun etmek için gerçekte neye ihtiyacımız olduğunu ya da ne istediğimizi unutmaya başlarız.

Tüm çatışmalarda olduğu gibi, birbirine karşı duran taraflarımızın huzur ve barış içinde yaşayabilmesi, birbirini anlaması ve yakınlık geliştirebilmesi için her tarafı duymamız ve merhametle kabul etmemiz gerekir.

İşte kendiniz için daha iyi bir gerçeklik yaratabilmenize yardımcı olacak son iki ilke.

Üçüncü Anlaşma: Varsayımda Bulunmayın

Bu basit anlaşmanın hayatımızda önemli farklar yaratma gücü var. Varsayımda bulunmak insan olarak varoluşumuzun bir parçası. Varsayımlar yoluyla bir kesinlik yanılsaması yaratırız. Sorun, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inandığımızda ve bu varsayımların doğruluğunu her ne pahasına olursa olsun korumaya başladığımızda ortaya çıkar.

Arkadaşlarının o söylemeden onun ne istediğini bilmesi gerektiğini varsayan bir genç tanıyorum. Anlamadıkları zaman kızıyor ve kendini çekiyor. Bu varsayımın sonucu olarak geliştirdiği bir diğer varsayım da arkadaşlarının onu sevmedikleri ve umursamadıkları.

Bunun çaresi, ne istediğinizi açıkça söylemektir. Suçluluk duygusunu ve size bencil diyeceklerini ya da sevmeyeceklerini düşünerek endişelenmeyi bırakın. Soru sorma ve gerçekte ne istediğinizi ifade etme cesaretini gösterin. Başkalarıyla mümkün olduğunca açık bir şekilde iletişim kurun. Karşılıklı anlayış geliştirmenin, üzüntü ve melodramdan kaçınmanın tek yolu budur.

Belirsizlik içinde yaşamaktansa olumsuz bir durumu kabullenmeyi tercih ederiz. İşte varsayımda bulunma alışkanlığımız bu durumlarda kendini gösterir. Mantık yerine hayal gücümüzü kullanırız. Doğal güdümüz korku olduğu için de sonuç çoğu kez lehimize olmaz.

Diğer bir çözüm de çevrenizdeki kişilerden açıklama istemektir. Örneğin bahsettiğimiz genç arkadaşlarına o üzgün olduğunda onu umursamaz gibi görünmelerinin nedenini sorabilir.

İşin zor tarafı kendi varsayımlarınızın farkına varmaktır. Varsayımlarımız çoğu kez otomatik düşünceler olarak kendiliğinden ortaya çıkar. Bu varsayımları gün içinde yakalayabilmek için düşüncelerinizi gözden geçirip kontrol etmeniz gerekir. Bu başta zor olur ama harcadığınız çabaya değer. Son anlaşma bu çaba harcama gerektiren kısımda size yardımcı olacaktır.

Dördüncü Anlaşma: Her Zaman Elinizden Geleni Yapın

Bu son anlaşma bize hayattaki tüm işlerimizin yanı sıra önceki anlaşmaları eyleme geçirmede de kullanabileceğimiz bir yaklaşım sunuyor.

Bu anlaşma her zaman o anda elinizden ne geliyorsa en iyi şekilde yapmaktan ibaret. Bunun bir parçası da elinizden gelenin her zaman aynı olmayacağını kabul etmek. Çoğu kez bu kavram kusursuz sonuçlar çıkarmakla karıştırılıyor. Burada amaç elinizden gelenin en iyisini yapmak, en iyi sonucu elde etmek değil.

Burada bir uyarıda bulunmak istiyorum: Elimizden geleni yaparken sınırlarımızı aşmamalıyız. Aşırıya kaçmak sağlığımızı bozar.

Bu ilkeye göre hareket ettiğimiz zaman kafamızın içindeki kendi kendimizi suçlayan ve yetersiz olduğumuzu söyleyip duran sesi susturmuş oluruz, dolayısıyla bundan doğan acıyı da engelleriz.

Elinizden geleni yaptığınız zaman bunun sizi başkalarının sizin hakkınızdaki olumsuz konuşmalarından da koruyacağını umut edebilirsiniz. Eğer birinin elinden geleni yaptığını düşünürseniz onu suçlamaya gerek olmaz. Ancak yine de pişmanlık ve özeleştiriyi ortadan kaldırmak için kendimize karşı dürüst olmamız ve hatalarımızdan ders almamız gerekir.

Dört Anlaşmanın Alışkanlık Haline Gelmesi

Tüm alışkanlıkların edinilmesi zaman alır. İlk üç hafta anlaşmaları uygulamak için bilinçli bir çaba sarf etmeniz gerekecektir. En doğrusu, bunun bir süreç olduğunu ve bir sabah eski düşünce kalıplarınızdan bir daha dönmemek üzere kurtulmuş olarak uyanmanızın pek olası olmadığını anlamak ve kabul etmektir. Başta başarısızlıkla karşılaşabilirsiniz, başarısızlık gibi görünen şey aslında başarının başlangıç aşamasıdır. İleriki aşamalar baştan başlamak ve devam etmektir. Dört anlaşmayı alışkanlık edinme sürecine nasıl uygulayabileceğinizi şöyle örnekleyebiliriz.

  1. Ağzımdan çıkan sözleri özenle seçiyorum – Kendimi yürekten seviyorum ve koşulsuz olarak kabul ediyorum.
  2. Üzerime alınmıyorum – Eski kalıplarımla düşünmeye başladığımda bunun benim kişisel yetersizliğimle ilgili olmadığını biliyorum, bu sürecin doğal ilerleyişinin bir parçası.
  3. Varsayımlarda bulunmuyorum – Dört anlaşmayı benimsemenin hiçbir içsel çatışma olmaksızın gerçekleşeceğini varsaymıyorum.
  4. Elimden geleni yapıyorum – Anlaşmaları alışkanlık haline getirmek için “kusursuz olmasa ve her zaman aynı olmasa da” sebatla elimden geleni yapmayı sürdürüyorum.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir