Don Miguel Ruiz’den “Dört Anlaşma” – Bilge Tolteklerden Basit Bir Yaşam Kuralı

Don Miguel Ruiz, yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak’ın yaptığı 8 Saniye filmindeki kahramanın rüyalarında gördüğü, filmde de rol almış olan bilge kişi. Meksika’nın güneyinde doğup büyüyen Ruiz, bir Toltek şifacı sülalesinden geliyor. Toltekler bilim ve sanat insanlarıdır, bilgi taşır, atalarından kalma geleneksel ve ruhanî bilgi ve uygulamaları yaşatırlar. Don Miguel Ruiz’in de aile geleneğine uyarak şifacı olması beklenirken o tıp eğitimi almayı seçmiş ve Toltek şifacısı yerine batılı anlamda bir şifacı olmuş. Uzun yıllar cerrah olarak çalıştıktan sonra ciddi bir araba kazasıyla hayatı resmen alt üst olmuş ve ailesinin orijinal öğretisine dönmüş. Sıkı bir eğitim ve çıraklık döneminin ardından “nagual” olmuş. Toltek geleneğinde kişisel özgürlük rehberlerine nagual denir. O günden beri Ruiz bu görevi yerine getirmeye yoğunlaşmış. Bu hafta Ruiz’in dünya çapında büyük etki yaratan kitaplarından biri olan Dört Anlaşma’yı özetlemeye başlıyorum. Bu kitabında Ruiz bize bir yaşam kuralı sunuyor, atalarının bilgeliğini sizin ve benim kendimizle ilişkilendirebileceğimiz ve ilham alabileceğimiz kavramlara çeviriyor.

Hayatınızı Dönüştürecek Gücü Olan Dört Anlaşma.

Hayatınızı Dönüştürecek Gücü Olan Dört Anlaşma.

Toltek Geleneğine Göre Dünya

Tolteklere göre bilim ve ruh aynı varlığın parçalarıdır; enerjinin tümü evrenden gelir ve evren tarafından yönetilir.

Don Miguel Ruiz, zihinlerimiz uyanıkken ortak bir rüya içinde olduğumuzu anlatıyor; bu rüya, tüm dünyayı içine alan, kuşaktan kuşağa aktarılagelmiş insan yapısı kurgulardan oluşan bir rüya.

Don Ruiz “insanların evcilleştirilmesi” diye adlandırdığı süreçleri betimliyor. Çocukken, “herkesin” kabul ettiği şekil ve kurallara alıştırılırız. Bu anlaşmalara ne kadar uyarsak o kadar ödüllendiriliriz. Karşı geldiğimizde ise cezalandırılırız. Zamanla başkalarını memnun etmeyi ve onay beklemeyi öğreniriz; davranışlarımızı toplum kurallarına göre değerlendirip yargılamaya başlayarak kendi kendimizi evcilleştirme görevini üstleniriz.

Miguel Ruiz’e göre, bu süreci kullanarak dünyada bir cehennem yaratır ve kendimizi tekrar tekrar cezalandırmaya koyuluruz. Bunu yapmamızın nedeni bir şekilde bozuk, kusurlu olduğumuza, sosyal kurallara göre yeterli olmadığımıza inandırılmış olmamızdır. Birçok kişi, eğitimin pek çok insanda bu tür inançları pekiştirdiğini düşünüyor.

Kendini Evcilleştirme Döngüsünü Kırmaya Yönelik Yeni Anlaşmalar

Özerklik ve kişisel özgürlüğe ulaşabilmek için, en başta ailenizle, toplumla ve özellikle kendinizle yaptığınız binlerce anlaşmanın farkına varmanız gerekir. Bu anlaşmalar kim olduğunuzu, ne yapıp yapamayacağınızı dayatır.

Hepimiz, dinlendiğimizde her gün yenilenen bir kişisel güçle doğarız. Ancak yarattığımız anlaşmaların kişisel gücümüzü ve enerjimizi dağıtıp yok etmesine izin veririz, bunun sonucunda da kendimizi güçsüz hissederiz.

Size güç kazandıracak yeni anlaşmalar aramaya ancak hayatınızı şekillendirdiğiniz korkuya dayalı, yargılayıcı fikirlerin gerçek olmadığını fark ettikten sonra başlayabilirsiniz. İşte o zaman mutlu ve doyurucu bir hayat yaşayabilir, kişisel gücünüzü ele alarak kendiniz için daha iyi bir gerçeklik yaratabilirsiniz.

Birinci Anlaşma: Ağzınızdan Çıkan Sözleri Özenle Seçin

Ruiz’in tavsiye ettiği ilk anlaşma, ağzınızdan çıkan sözlere dikkat etmek. Gerçekten çok basit geliyor, öyle değil mi? Ama hayatınızı cehennemken cennete çevirebilecek güçte bir öneri. Uyulması en zor olan öneri de bu. Sözcükler yalnızca birer simge ya da sesten ibaret değildir, sözcüklerde çoğu kez kanıksadığımız için farkına varmadığımız bir yaratma gücü vardır. Sözcükler aracılığıyla düşünür, iletişim kurar ve hayatımızdaki olayları yaratırız, dünyamızı var ederiz.

Söylediğim sözlere özen göstermekten ben ne anlıyorum?

  • Hareketlerimin sorumluluğunu üstlenirim, ancak aynı zamanda da kendimi suçlamam ve kınamam.
  • Başkaları hakkında konuşurken iyi sözler seçerim çünkü sözcükler bilince atılan tohumlardır, önce inançlara, sonra da gerçeğe dönüşürler.
  • Dedikodu ve eleştiri duygusal birer zehirdir ve er geç yapana döner, başkalarını suçlama ve kınamanın kendi kendimi suçlamaktan farkı yoktur, bunu bilirim. Dolayısıyla beni kimse hakkında kötü konuşurken duyamazsınız.
  • Doğru ve dürüstçe konuşurum, söylediğim şeyi ciddi olarak söylerim, imada bulunmam.
  • Üzücü ya da incitici bile olsa kendime ve başkalarına gerçeği söylerim.

Don Miguel şöyle diyor:

“Yapabileceğiniz bir anlaşma kendinize karşı saygılı davranmaktır. Öz saygı anlaşmasını devreye alın ve kafanızın içindeki sese, ‘Birbirimize saygı duymamızın vakti geldi’ deyin. Kınamaların birçoğu oracıkta biter, kendini yadsımanın da büyük kısmı orada biter. Ondan sonra sesin konuşmasına izin verebilirsiniz ama aranızdaki diyalog çok daha iyi olacaktır. Aklınıza pek çok harika fikir gelecek, kafanızın içinde harika diyaloglar olacak, bunları başkalarına söylediğinizde onlar da söylediğiniz şeylere bayılacaklar. Bir başınıza olduğunuzda bile gülümsediğinizi ve eğlendiğinizi göreceksiniz.”

Bu anlaşma bana Mahatma Gandhi’nin şu sözünü hatırlatıyor:

“İnançlarınız düşüncelerinize,
Düşünceleriniz sözlerinize,
Sözleriniz hareketlerinize,
Hareketleriniz alışkanlıklarınıza,
Alışkanlıklarınız değerlerinize,
Değerleriniz kaderinize dönüşür.”

İkinci Anlaşma: Hiçbir Şeyi Üstünüze Alınmayın

Don Miguel’in bize önerdiği ikinci anlaşma üstüne alınmamak. Söylenen şeyin  içinde bir doğruluk payı olsa bile bundan alınganlık göstermemiz gerekmiyor.  Söylenen şeyin bizi zehirlemesine izin veririz. Bu aynı cehennem rüyasının kapısını açmaya benzer. Bir şeyi üstümüze alındığımızda inciniriz ve karşımızdaki kişinin bizim hayatımızda olan şeyleri bildiği varsayımında bulunarak kendi hayatımızı karşımızdakinin hayatında savunmaya çalışırız.

Bu anlaşmaya uyduğum ve bir alışkanlık olarak benimsediğim zaman hayatımda şunlar olur:

  • Kişisel önemimden vaz geçerim; evrenin merkezi ben değilim.
  • Bana yöneltilen övgü, öfke, haset, hakaret, kınama ya da suçlamaların beni yansıtmadığını çok iyi bilirim.
  • Başkalarının hakkımda söylediği şeyleri onların o andaki duygusal durumunun bir yansıması olarak algılarım. Başka bir deyişle, karşımdakilerin söyledikleri kendi gerçekliklerinin, kendi rüyalarının bir yansımasıdır.
  • Dolayısıyla haklı olma, kendimi savunma veya birilerini ikna etme ihtiyacından kurtulmuş, özgürleşmiş olurum.
  • Kendi hareketlerimin sorumluluğu bana aittir, başkalarınınkinden asla sorumlu olamam.
  • Çok açık sınırlarım vardır.
  • Giderek daha az öfke, haset, üzüntü ve kıskançlık yaşarım.
  • Kendimi başkalarının görüş ve hareketlerinden giderek daha fazla bağımsız hissettiğim için acılarım hafifler.
  • Arkadaşım sözlerimin onu incittiğini söylediğinde, anlarım ki dediğim şeyler bir yarasına basmıştır ve aslında o kendi kendini incitmiştir.
  • Mantığım bazen farkında olmasa bile zihnimin gözlerimin yardımı olmadan gördüğünü ve algıladığını ve bir değil birçok boyutta yaşadığını bilirim. Zihnimin derin düşüncelerinin benim üzerimden geçmesine izin veririm.

Üçüncü ve dördüncü anlaşmalarsa varsayımlarda bulunmamak ve her zaman elinizden gelenin en iyisini yapmak. Bu anlaşmalara da bir sonraki paylaşımımda yer vereceğim. O arada umarım siz de ilk iki anlaşmayı benimseyerek kendinize bu özgürlüğü deneyimleme fırsatı tanırsınız. Belki de Ruiz’in bu kavramları nefis ve basit bir şekilde anlattığı kitabını alıp tadını çıkarmak istersiniz. Kitabı İdefix.com gibi İnternet kitapçıları da dâhil birçok kitapçıda bulabilirsiniz.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. kamatore4674 dedi ki:

    Her ne kadar basit gibi gözükse de; egoların, beklentilerin, tahammülsüzlüklerin uçlarda olduğu günümüzde anlaşmalara uygun davranmak kolay değildir. Güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık…

  2. İrem Bray dedi ki:

    Desteğiniz ve katkınız için teşekkür ederim. Günümüzde ego, beklenti ve tahammülsüzlüklerin uçlarda olduğu ilişkiler ve topluluklar olduğu konusunda sizinle aynı fikirdeyim. Ancak tekamül yolculuğunda ilerlemiş, yaşamla ilgili temel farkındalıkları; haz, onay veya hayatta kalma şartlanmalarının ötesine geçmiş kişiler her zaman her toplulukta var diye düşünüyorum. Bu kişilerin sayıları artıyor ve çevrelerine ışık saçıyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir