Hayatınızı Suçluluk Duymadan Yaşamak İçin

Aşırı suçluluk duygusu, kişinin kendisine zarar veren duyguların başında gelir. Birçoğumuz, kendi iyiliğimizi düşündüğümüz ya da bizi mutlu eden şeyleri yaptığımız zaman kendimizi bencil ve suçlu hissetmeye ve utanmaya şartlanmışızdır. Bu haftaki konum, bu suçluluk duygusunun içimize nasıl işlediği ve bu duygudan nasıl kurtulup hayatımızı suçluluk duymadan, tat alarak yaşayabileceğimiz.

2580891664_424a52f66a_z

Gerçek duygu ve gereksinimlerinize odaklanın. Hepsini birer birer kabul edin, saygı gösterin ve gereğini yapın.

Suçluluk Döngüsü

Suçluluk duygusu, birinin sizi ayıpladığını hissetmek ve sizi sevip kabullenmeleri için onların yargılarına uymayı istemekten doğar. Birine zarar verdiğiniz ve bedelini ödeyerek durumu telafi edebileceğiniz inancı içinize yerleşmiştir. Tabii ki bu doğuştan gelen bir şey değil. Hepimiz, “Doğru”yu “yanlış”tan ayırmayı anne babamız ya da öğretmenlerimiz gibi başkalarından öğrendik. Suçluluk duygusunun yıkıcılığı, üzüntü çekerek, verdiğiniz zararın diyetini ödeme hissinden kaynaklanır. Bu histen doğan iç çatışma baştan kaybedilmiş bir savaş demektir. Yalnızca sizin acı çekmenize yol açmakla kalmaz, siz çektiğiniz suçluluk duygusu yüzünden aksileştikçe ya da verimsizleştikçe, daha fazla hata ya da kaza yapmaya başladıkça, sıkıntı çevrenizdekilere de bulaşır.

Yaptığınız Fedakârlıkların Karşılığını Alamamış Olma Duygusu ve Çözümlenmemiş Travmalar, Çocuklarınıza Suçluluk Duygusu Aşılamanıza Yol Açar

Hayatta bazen tercihimiz ve kontrolümüz dışında koşullarla karşı karşıya kalırız. Çocukluğu yoksulluk içinde geçmiş, fakat büyük çabalarla okuyup doktor çıkmış bir arkadaşım var. Kendi çocuklarına daha iyi koşullar verebilmek için iş hayatında da çok çalışmış. Çocukları da, kendi arkadaşlarına ve kariyerlerine odaklanan, çok tatlı, sağlıklı birer 21. yüzyıl genci.

Arkadaşım onların sağlıklı gelişimini bencillik ve nankörlük olarak görüyor. Söylediği şeyler, çocukların suçluluk duygusunu nasıl öğrendiği sorusuna ışık tutabilir:

“Ben sizin için neler yaptım, kendi ailemin bana yaptığından çok daha fazlasını yaptım, karşılığını böyle mi veriyorsunuz? Sizden hiç memnun değilim.”

Ama sonuçta çocuklarının tek öğrendiği kendilerini ihmal etmek, kendi duygularından kopmak, kendi gereksinimlerini karşılamayı başaramamak ve saplantı, takıntı, bunalım gibi çeşitli psikolojik sorunlar geliştirmek oluyor.

Suçluluk Duygusu Kuşaktan Kuşağa Geçer

Prof Dr. Doğan Cüceloğlu, kitaplarından birinde bir anneden söz ediyor. Kendisi 5 yaşında bir akraba çocuğunu parka götürdüğü gün, annesi  ondan ayrılırken ona şu sözleri söylemiş:

“Biliyorum, büyüyünce beni bırakacaksın. Evlenip gideceksin, beni yalnız bırakacaksın.”

Çocuk annesinin içini rahatlatmak için “Ben seni bırakmam,” dedikçe annesi kendisinin haklı olduğuna daha da emin oluyor gibi görünüyormuş. Sonunda çocuk ağlamaya başlayınca anne yazara dönüp göz kırpmış.

Bu anne, oğlunun ileride ona yakın yaşamayı seçmesi için gelecek üzerinde oynamaya çalışıyor. Bu şekilde yetiştirilmiş birçok erkek, annelerine bağlılıkları açısından rekabet oluşturabilecek bir kadına bağlanmayı başaramazlar. Başarırlarsa da, eşlerine sürekli olarak annelerinin her zaman önce geldiğini hissettirirler. Bu şekilde yaşayan erkekler, kendileri baba olduklarında bile annelerinin içini rahat ettirmek ve herkesten önce geldiğine inandırmak için eşlerini ve çocuklarını çiğneyerek annelerine açıkça öncelik vermeyi sürdürürler. Böylece farkında olmaksızın suçluluk duygusundan kaçınmaya çalışırlar.

Ne yazık ki böyle ailelerde yaşayan bireylerde öz değer, öz güven, öfke problemleri ve bunlardan kaynaklanan yeme bozukluğu, fobiler, panik atak gibi psikolojik rahatsızlıklar sık görülür. Bu kişiler, babalarından sevgi ve ilgi beklediklerini göstermek için başvurdukları sağlıksız ifade şekilleri yüzünden de suçluluk hissederler. Sonunda da babalarının onlara öncelik vermeme sebebinin kendilerinin bunu hak etmemesi olduğunu düşünmeye başlarlar.

Anne baba olarak sağlıklı çocuklar yetiştirmemiz için hiçbir karşılık beklemeden koşulsuz olarak sevmemiz gerekir. Yoksa çocuklarımızın boynuna dar birer tasma geçirip onları kendimize zincirlemiş oluruz. Bu şekilde hem çocuklarımız hem de gelecek kuşaklar açısından türlü kişisel zorlukların ve ilişki sorunlarının tohumları atılmış olur.

Suçluluk Duymadan Yaşamak Mümkün

İlk adım, hem size yönelik hem de sizin başkalarıyla birlikte yarattığınız, suçluluk duygusuna yol açan döngülerin farkına varmaktır. Suçluluk duygusundan kaçınma ya da suçluluk duygusunu telafi etme amacıyla herhangi bir hareket yapma dürtüsü hissettiğiniz anda hayır demelisiniz.

Hayatınızdaki suçluluk döngülerinin yerine yapıcı, hayatı güzelleştiren alışkanlıklar koymak için kullanabileceğiniz çok etkili yöntemler var, mesela şunları yapabilirsiniz:

  • Kınama ve ayıplama dürtülerinizi ortaya çıktıkları anda fark edin ve bırakın. Kendinizi ve başkalarını kusurlarınızla birlikte olduğunuz gibi kabul edin. Ayıplama ve kınama suçluluk döngüsünün kökleridir.
  • Doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü diye bir şey olmadığını, yalnızca ders alınması gereken durumlar olduğunu unutmayın.
  • Gerçek duygularınıza ve gereksinimlerinize odaklanın, hepsini bir bir kabul edin, saygı gösterin ve gereğini yapın.
  • Hayatta, koşullandığınız suçluluk döngülerine değil gerçek gereksinimlerinize dayalı hareketler yapmaya özen gösterin.
  • Yaptığınız ya da söylediğiniz bir şeye üzüldüğünüz, pişman olduğunuz zaman, sorumluluğu üstlenin, suçunuzu kabul edin, yürekten, samimiyetle özür dileyin ve bir daha yapmayın. Ve OLAYI GERİDE BIRAKIP YOLUNUZA DEVAM EDİN.

Ancak içtenlikle hareket ettiğinizde, suçluluk duymadan var olabilme olgunluğuna eriştiğinizde gerçek bir hayatınız olabilir. Üstelik, yaşarken cenneti bulma yolunda bir adım atmış olursunuz.

Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)image:LMAP

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. Çınar Akpınar dedi ki:

    Teşekkürler hocam.Kızımın çok güzel büyüdüğünü hissediyorum.Yazılarınızın bana inanılmaz iyi geldiğini,dolayısı ile de kızımın da bundan nasibini aldığını bir kez daha vurgulamak istedim. Takip ettiğim kadarı ile zaman zaman kızınızdan onun eğitimi için ayrı kalıyorsunuz. Mutlaka bu durum onun yetişmesinde meyvelerini veriyordur. Ben de kızım için bu konuda birşeyler yapabilirmiyim? Paylaşırsanız mutlu olurum. Sevgilerimle.

  2. İrem Bray dedi ki:

    Çınar Bey desteğiniz ve önemli sorunuz için çok teşekkür ederim. Aslına bakarsanız ben normal şartlarda çocukların eğitim nedeniyle ailelerinden ayrılmalarını önermiyorum. Kendi ailemde de önceden tahmin etmediğimiz, planlı olmayan bir ayrılık oldu. Sizin durumunuzda olduğu gibi hayat bu şekilde önünüze getirince bize düşen bu süreci iyi yönetebilmek oluyor. Ayrı kalan ebeveynin çocuğun yaşına ve ihtiyacına uygun olarak düzenli iletişim içinde olmasını önemsiyorum. Tabii ayrı kalınan süreleri çok uzatmamak gerek, yoksa ebeveyn çocuk arasında yabancılaşma oluyor. Ek olarak anne ve babanın kendi aralarında iletişim içinde olmaları da çocuğu güvende hissettirir. Evde yaşamayan ebeveynle ilgili konuşmaların doğallıkla olmasının da; gene çocuğun ruh halini takip ederek, iyi olacağına inanıyorum. Umarım cevabım sizin için aydınlatıcı olmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir