Kadınlarda Bekâret ve Kızlık Zarı Hakkındaki Batıl İnançlar

Kadınlarda bekâret konusunun yüzyıllar boyunca insanlığın çok üzerinde durduğu bir konu olduğunu ve bu yüzden pek çok kadın ve erkeğin canının yandığını biliyoruz. Ama daha da ilginç olan; kültür, gelenek ve toplumun kadınlar üzerinde kontrol sağlama talebinin bilimsel bilgilerin önüne geçiyor olması. Kadınlarda bekâret hakkında doğru bilinen şu iki anatomik yanlışın bizi düşündürüp yaygın uygulamaları tekrar gözden geçirmemizi sağlaması gerekir.

Bekâret ve Kızlık Zarı Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar

Tıp camiasında kızlık zarının bekâretin kanıtı olmadığı yüz yılı aşkın bir süredir bilindiği halde, dünyanın büyük bölümünde kadınlar hâlâ iş bulmak, isimlerini temize çıkarmak ya da evlenmek için insanlık haklarını çiğneyen kurumsallaşmış uygulamalarla aşağılayıcı bekâret kontrollerine maruz bırakılıyor

  • Yanlış: Bir Kadın İlk Kez Cinsel İlişkiye Girdiğinde Kızlık Zarı Muhakkak Kanar

Kızlık zarı bekâret kanıtı değildir çünkü bir kadın ilk kez vajinal ilişkiye girdiğinde bozulup kanamayabilir. Her kadındaki kızlık zarının esneklik derecesi farklıdır, o kadar ki kadınların yarısında sağlıklı bir cinsel hayat sürdürdükleri halde kızlık zarı hiç bozulmaz. Yani hiç kanama olmaz. Tıbbi camiada bu gerçek 100 yıldan fazla bir zamandır biliniyor.
Ne var ki ataerkil topluluklarda gerdek gecesi kan görülmezse bekâret sorgulanıyor, kadına güven sarsılıyor ve hayatı boyunca utanca mahkûm ediliyor, hatta öldürülüyor. Ne yazık ki bekâret yüzünden işlenen namus cinayetleri hâlâ görülüyor.

  • Yanlış: Bakirelerde Kanama Olur ve Kızlık Zarı Bozulur

Kızlık zarı her zaman kanamaz ve bozulmaz. Dolayısıyla bir kadının cinsel geçmişini öğrenmenin kendisine sormaktan başka yolu yoktur. Bu inanışın yanlışlığı, 20. yüzyıl başında bir hayat kadınının muayenesi sırasında kızlık zarının bozulmamış olduğunun görülmesiyle anlaşılmıştı. Küçük yaşta hamile kalmış ergenler üzerine yapılan bir araştırmada ise doktorlar otuz altı kızdan yalnızca ikisinde vajinaya giriş olduğunu gösteren açık belirtiler görebilmişlerdi!

Cinsel İşlev Bozuklukları Çoğunlukla Kurumsallaşmış Travmaların Sonucudur

Kızlık zarı, ilk cinsel ilişkide bozulup yok olan sihirli bir kapak değildir. Bakire kızların yarısı hiç kanama olmadan rahatça cinsel ilişkiye girebilir. Dolayısıyla kızlık zarı bekâretin kanıtı olarak kullanılamaz.
Ne var ki, bekâret vajinal muayeneyle anlaşılamayacağı halde, dünyanın büyük bölümünde, kadınlar, insanlık hakları çiğnenerek iş bulmak için, isimlerini temizlemek için, ya da evlenmek için aşağılayıcı bekâret kontrollerine maruz bırakılıyor.

İnsan haklarına aykırı bu uygulama göründüğü kadarıyla otoriteler tarafından destekleniyor ya da kurumsallaştırılıyor. Örneğin, Endonezya’da kadınlar orduya girebilmek için sistemik olarak muayene ediliyor. Dünyanın her yerinde, hatta Norveç gibi ülkelerde bile, kızlarının bekâretinden emin olmak isteyen anne babaların talebi ile genç kızlar doktorlar tarafından muayene ediliyor.

Kızların çoğunun tampon kullanarak ya da cinsel ilişkiye girerek, hatta spor yaparak kendilerini “mahvedebileceklerinden” korkarak yaşamaları ne kadar üzücü!
Hayvanlarda cinsel işlev bozukluğu pek görülmez. İnsanlarda ise çok fazla cinsel işlev bozukluğu görülmesine şaşmamak gerek: İktidarsızlık, soğukluk, vajinismus, erken boşalma, cinsel arzu kaybı ve başka sorunlar, çoğu kez cinselliğe ve özellikle de bekârete yaklaşımımızla bağlantılı.

Düzenli bir cinsel hayatınız olduğunda hayatınızda olup biten birçok başka şey hakkında düşünürsünüz, hayaller, planlar kurarsınız, hedefleriniz, arzularınız olur. Hayatınızda cinsellik olmadığında ise tek düşünebildiğiniz cinsellik ve cinselliği nasıl yaşayabileceğiniz olur.

Kadınlar üzerindeki baskı, erkekler ve egemen kültürü içselleştiren, cinsel doyuma ulaşamayan diğer kadınlar eliyle sürdürülür. İşin sonunda hem erkekler hem de kadınlar zararlı çıkar, toplumun yaratıcılığı ve üretkenliği azalır.

Ataerkil topluluklarda, erkekliğin kendini ispat ve zorlukları aşma şeklinde yapılandırılması tanımı itibarıyla çok güvensiz bir kişilik yaratır. Erkek olmak, erkekler topluluğunun bir parçası olmak için, bireyin bazı insanî yönlerini reddetmesi, hassas, kırılgan, yumuşak, hatta merhametli taraflarının ifadesini engellemesi gerekir.

Bu yanlış inanışları yıkmakla kadın cinselliğine kültürel ve dinsel yolla hükmedilmesi sorununu tamamen çözemesek de hiç değilse kadın ve erkeklere hükmetmek için kullanılan araçlardan birini ortadan kaldırabiliriz.
Cinsellik ve bekâret böyle birer tabu olmadığında, içimizdeki erkeksi ve dişi taraflar eşit derecede beslendiğinde, gençler saygı gördüklerinde ve korku yerine bilinçle yetiştiklerinde, daha kökten bir değişim yaratmayı umabiliriz.

 

Attribution-ShareAlike 2.0 Generic (CC BY-SA 2.0)image:Peretz Partensky

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir