Kendini Yargılama

Hepimiz arada kafamızın içinde konuşup duran yargılayıcı sesler duyarız. Böyle anlarda bu seslerden en az iki tanesi birbiriyle üstünlük yarışına girer. Gestalt terapisti Fritz Perls bu iki sese Ezen’le Ezilen diyor. Ezen, bize eleştirileriyle ve suçlamalarıyla saldıran bir zorbadır. Ezilen ise yatıştırıcıdır, alttan alır, mazeretler bulur. Bunlar olurken kendini yargılama başımızı ağrıtmak dışında hiçbir şeye hizmet etmez.

“Bazen sanki hiçbir şeyi doğru yapamıyormuşum gibi geliyor.” “Hiçbir şeyde iyi değilim.” “Hiç iradem yok.” “Kimse beni bu halimle sevemez.” Hiç kendinizi böyle şeyler düşünür ya da söylerken bulduğunuz oluyor mu? Cevabınız evetse bu kendini yargılayıcı sözler sizin bir şekilde olumsuz bir benlik imgesi yarattığınızı ve kendi kendinizin en kötü düşmanı olduğunuzu gösteriyor. Sizi bunu yapmaya götüren süreçleri ve ödediğiniz muazzam bedeli anlamanız ve bunu nasıl aşabileceğinizi öğrenmeniz iyi olur.

Kendinizi yargılama sorununu iyileştirme

Henry Ford diyor ki: “Başarabileceğinizi de düşünseniz başaramayacağınızı da, haklı çıkarsınız.”

Olumsuz Benlik İmgesinin ve Kendini Yargılamanın Nedenleri

Psikolojimiz, yaşadığımız ilişkilerle, özellikle de çocukluğumuzdaki ilişkilerimizle şekillenir. Bu etkileri hatırlayabildiğimiz şeylerle sınırladığımızı sanırız ama bu etkiler daha ana rahminde hissettiklerimizi bile kapsadığına göre bu doğru olamaz.

Anneden; ölüm, hastalık ya da ana baba arasındaki anlaşmazlık nedeniyle erken ayrılmak, zihnimizde “Doğru olmayan bir şeyler var, ben istenmeyen biriyim, suç bende, herhalde kötü olmalıyım,” şeklinde kaydedilebilir.

Çevrenizdeki yetişkinler sizden sürekli olarak olumsuz bir şekilde söz ederlerse, çoğu kez kafanızın içinde kendinizi yargılayan bir Ezen yaratma olasılığı doğar, hatta bu olumsuz benlik imgesinin SİZ olduğuna bile inanabilirsiniz.

Büyürken olumsuz duygularımıza ne şekilde yaklaşacağımızı öğrenir ve bu bilgiyle şekilleniriz. Kardeşimizi kıskanmamız, çalışıp istediğimiz notu alamadığımız zaman yaşadığımız hayal kırıklığı ya da sınav sırasında gerginlik hissetmemiz normaldir. Ne var ki çevremizdeki yetişkinlerden bu duyguları ayıplamayı ve “kötü” diye yaftalamayı öğreniriz. Bir yandan da yetişkinlerin bize ulaşılması imkânsız dediği hedefleri arzular, astronot ya da film yıldızı olmak, ya da eğer maddi açıdan sıkıntılı bir çevreden geliyorsak milyoner olmak gibi hayaller kurarız. Ana baba ve öğretmenlerimiz bize böyle hayallerin gerçekte imkânsız olduğunu söyler – ama bazıları toplumun onlar için ayırdığı “gerçek”liği aşar.

O zaman bile, başarılı olanların birçoğu sık sık kendilerinden şüphe eder ve kendilerini yargılar. Ulaşamadıkları bir kusursuzluk imgesi var gibidir. Anne babalarının istediği gibi kusursuz bir kardeş, evlat ya da öğrenci olmadıkları için her zaman başarısız olacaklarını bilirler.

Olumsuz Bir Benlik İmgesi ve Kendini Yargılama Bize Nasıl Zarar Verir

Kendimiz hakkında söylediğimiz ve inandığımız şeyler birbiriyle çok yakından ilişkilidir. Kendimizi yargılamak, potansiyelimizi gerçekleştirme yeteneğimizi sınırlaması bir yana, ciddi bir depresyon sebebi bile olabilir.

İşin en zor yanı, “çirkin” olduğunu düşündüğümüz taraflarımızı çoğu kez saklamamızdır. Böylece başkalarının bize vereceği olumlu geri bildirimlerle iyileşebilme fırsatını kaçırırız. Bize iyi şeyler söyleyen insanlara pek inanmayız, aşırı durumlarda ise övgüleri çarpıtıp kendimizi yargılamak için yeni malzemelere bile dönüştürebiliriz.

Henry Ford şöyle demiş:

“Başarabileceğinizi de düşünseniz başaramayacağınızı da, haklı çıkarsınız.”

Kendini Yargılamayı Aşma Yolları

Gerçek anlamda nesnel olamayacağınızı kabul etmelisiniz. Algı, katman katman nörolojik, sosyal, ilişkisel ve kültürel geri bildirim döngüleriyle şekillenir. Resmin tamamını göremediğinizi kabul ettiğiniz zaman kontrolü elinizde tutmaya çalışmaktan vaz geçmek daha kolay olur. İster kişisel, ister sanatsal, ister siyasal olsun, hiçbir inancın tam ve değişmez olmadığını bilmenin özgürleştirici bir etkisi vardır. Öyle olmasa hâlâ avcı-toplayıcı göçebe topluluklar halinde yaşıyor olurduk. İyi ve kötü, varoluşunu bir arada sürdürür. Hiçbir yönünüzü reddetmek ya da başkalarına yansıtmak zorunda değilsiniz. Bunun farkına vardığınızda, her geçen gün biraz daha, kendinizi yargılamadığınız bir orta yol tutturmaya başladığınızı görebilirsiniz.

İşte benlik imgenizi dengelemek ve kendinizi yargılama alışkanlığının üstesinden gelmek için kullanabileceğiniz birkaç yol:

  • Kendinize ve başkalarına karşı dürüst olun. Arkadaşlarınıza karşı ne kadar dürüst olursanız onların sizi nasıl algıladıkları konusunda verecekleri geri bildirimlerden o kadar faydalanabilirsiniz. Arkadaşlarınızın sizin hakkınızdaki görüşlerini dinleyin ama onların da kendi güvensizlikleri olabileceğini ve sizin değişmenizi istemeyebileceklerini de unutmayın.
  • Kendinizi yargılayan tabiatınızla aranıza mesafe koymak için kendinize şunu sorun: “Kendini bu şekilde yargılayan bir arkadaşım olsa ona ne derdim?”
  • Kendinizi yargılamanızın altında yatan olumlu niyetleri düşünün ve yazın.
  • Geliştirebileceğiniz yönlerinize odaklanın. Kendinize bir sürekli gelişim planı oluşturun, planınız aksamalar olduğunda da bunları aşıp devam ettirebileceğiniz bir plan olsun.
  • Kendinizi yargılamanızı tetikleyen şeylerin yanı sıra kazandığınız başarıları ve işe yarayan şeyleri de not ettiğiniz bir günlük tutun. Yazdıklarınızı her ay gözden geçirin.
  • Kendinizi yargılama düşüncelerinizin sesi kafanızın içinde fazla yükseldiğinde kendi kendinize bunları dinlememek gibi seçenekleriniz olduğunu söyleyin. Kendinizden memnun olduğunuz olumlu bir deneyimi hatırlar ve size kendinizi iyi hissettiren bir etkinlikle uğraşırsanız bu seçenekleri seçmek daha kolay olur.
  • Kendiniz hakkında kullandığınız sözleri değiştirin. Araştırmalar, bu yöntemle sosyal stres altında kaldığınızdaki düşüncelerinizi, duygularınızı ve davranışlarınızı değiştirebileceğinizi gösteriyor.
  • Kendinizi yargılayan Ezen iç sesinizin her zaman iyi bir amacı olduğunu unutmayın. Kendinizle konuşurken daha nesnel olursanız iç sesinizi eğiterek amacını sizi eleştirmeden daha iyi gerçekleştirebileceğini gösterebilirsiniz.
  • Byron’ın dediği gibi, “Fırsatınız olduğunda her zaman gülün; kahkaha ucuz bir ilaçtır.” Hayata ve hayatın tezahürlerine esprili bir yaklaşımla bakın.

Eğer günlük hayatınız ve ilişkileriniz zarar görüyorsa depresyon yaşıyor olabilirsiniz. O durumda buradaki öneriler pek anlamlı olmayabilir, bir uzmandan yardım almanız gerekir.

Attribution-ShareAlike 2.0 Generic (CC BY-SA 2.0)image:Stefan Insam

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. Zeynep B. dedi ki:

    bu durumu yaşayan birisi olarak konuşma konum olarak belirlemiştim ve hiçbir yerde bu tür bi yazı bulamamıştım çok teşekkürler bizimle paylaştığınız için

  2. İrem Bray dedi ki:

    Rica ederim. İşinize yaramasına sevindim.
    Sevgilerimle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir