Özbenlik Ve Nasıl Özgüven Sahibi Olabiliriz-Belki de Sandığınızdan Daha Kolaydır

Konuk Yazar Stephen Bray.  Bu hafta Brendon Burchard’ın özgüven konulu bir dersinin tanıtımını yaptığını fark ettim. Brendon, İnternet’teki özbenlik bağlantısı yüksek etkileyici şahsiyetlerden biri: O kadar enerji dolu ki her yanından özgüven fışkırıyor.

Ancak çoğumuz Brendon’un asıl etkileyici yanını unutuyoruz: Pek çok güçlü ve etkileyici insan gibi o da ölümün kıyısından döndüğü bir kaza geçirmiş.

Böyle bir şans çoğumuzun eline geçmez. Ciddi kazaları sevinilecek bir şey olarak görmeyiz. Ancak ölümden dönenler, içten içe, Tanrı’nın öpüşünü hissettiklerini düşünürler.

Özbenlik bağlantısı özgüveni artırır

Özbenliğiniz, kendinizdir; doğmadan önce sahip olduğunuz yüzdür. Büyük olasılıkla kendiniz sandığınız benliğiniz ise kişisel geçmişinize dayalı bir hikâyeden başka bir şey değildir.

Eskiler “ölmek için yaşamak, yaşamak için ölmek gerek” derlermiş. Bu tuhaf felsefi paradoksu çözmenin tek yolu kendinize “yaşayan ne, ölen kim?” sorularını sormaktır.

Benliğiniz, ya da egonuz, hayat deneyiminizden oluşmuş karmaşık bir manyetik enerji ağıdır. Minik bir bebekken hiçbir beklentiniz olmadan yaşayabiliyordunuz, yine de her ihtiyacınızın bir şekilde karşılanacağını biliyordunuz.

Size bir isim verilmesi, roller biçilmesi, ilişkilerle ve başka zorluklarla tanışmanız daha sonra oldu. İşte benlik duygunuzun başlangıcı burasıdır. Benlik duygusunu çoğu kişi özbenlikle karıştırır, bunların ikisi, en azından bu tartışma çerçevesinde, farklı şeylerdir.

Özbenliğiniz, kendinizdir; doğmadan önce sahip olduğunuz yüzdür. Büyük olasılıkla kendiniz sandığınız benliğiniz ise kişisel geçmişinize dayalı bir hikâyeden başka bir şey değildir. Çevrenizde olmuş olaylar karşısında aldığınız bir tavırdır. Bu hikâye kendi kendini güçlendirmeye çalışır, aksini gösteren kanıtlar karşısında bile siyaha beyaz der.

Bunu da kimlik duygunuz olarak deneyimlediğiniz yapıyı inşa etmek için yapar; işte zorluklar karşısında güvensizlik yaşayan da bu yapıdır. Bu güvensizliğin belirtileri arasında terleme, titreme, üşüme, yanma, kızarma, soluk soluğa kalma, aşırı hızlı nefes alma, boğaz kuruması, gözlerin yaşarması ve istenmeyen bağırsak hareketleri olabilir.

Çoğu terapistler hastalarının benlik kimliği çeşitli deneyimlerle ortaya çıkan zorluklara dayanabilsin diye benliği güçlendirmeye çalışır. Ne var ki bu yaklaşımın bir noktada başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdır çünkü benlik, doğası itibarı ile, gerçeklikten yoksundur ve bunun farkındadır. Bu sırrını açık etmektense sahibine işkence etmeyi yeğ tutar.

Ölümle burun buruna geldikleri bir deneyim yaşayanlar kontrolü kaybetmenin, ve bu sırada benlik duygusunu da kaybetmenin ne demek olduğunu bilirler. Kadere teslim olurlar, ilginçtir, onlar o sıkıntılı benlik duygusundan kurtulmuş olarak hayata döndüklerinde kader de onları ödüllendirir.

Benliğinizi kaybetmek kişiliğinizi kaybetmek demek değildir. Hâlâ çevrenizle ilişki kurarken kullandığınız bir kişiliğiniz, hatta kişilikleriniz vardır, yalnızca bu kişilikleri kendiniz olarak görmezsiniz.

Özbenlik ile Bağlantı Kurmak ve Benliği Geride Bırakmak

Kendinizi benlik kimliğinizle özdeşleştirmeyi bırakmak için ölümle burun buruna geldiğiniz bir kaza geçirmeniz gerekmez. Yalnızca özbenliğinizi yeniden keşfetmek için çaba göstermeniz gerekir.

Geçen hafta bu amaca ulaşmanıza yardımcı olabilecek basit bir süreçten söz etmiştik. Bu hafta aynı süreci yeniden ziyaret etmenizi, fakat bu kez daha fazla odaklanarak ele almanızı öneriyorum. Kalem kâğıt kullanarak sürecin beş adımının her birine verdiğiniz cevapları kaydedin:

  1. İstediğiniz bir şeyi düşünün. Bu mesela araba gibi somut bir nesne de olabilir, eşinizin bir şekilde farklı olması gibi bir istek de. Nereden başladığınız önemli değil.
  2. Kendinize şunu sorun: “X (yani istediğiniz şey) elime geçseydi, şu anda yapamadığım neyi yapabilirdim?”
  3. Şimdi de şunu sorun: “Y’yi (yani X elinize geçse yapabileceğiniz şeyi) yapabilseydim, başka ne isterdim?”
  4. Tekrar 2. adıma dönüp süreci tekrarlayarak istek ve eylemler arasında ilerleyin.
  5. Bir noktada zihniniz berraklaşıp açılacak ve asıl amacınızı açıkça görebileceksiniz.

Asıl amacınızı keşfettiğinizde asıl kimliğinizle, yani koşullanmış benliğinizden önce var olan özbenliğinizle de bağlantı kurduğunuzu göreceksiniz. Kendinize dönmüş olacaksınız, kendinize döndünüz mü özbenliğiniz benliğinizin koşullu tepkilerine baskın çıkacağından artık size hiçbir şey zarar veremez, hiçbir şey sizi olumsuz etkileyemez, olumsuz durumlar olsa da nadiren olur ve son derece kısa sürer.

Benliğinizi ve benliğinizin koşullandırılmasında rolü olan kişileri düşman bellemenizi söylemeye çalışmıyorum. Amacımız hiçbir şeyi yıkmak değil, özdeşleşecek daha iyi bir şey bulmak.

Bunu bulduğunuz zaman yaşama coşkunuz ve hayattan aldığınız tat artacak. Benliği bir kenara bırakırken, bedensel tepkilerinizin ve hayatınızın kontrolünü elden bırakmayı öğrendiğiniz, özgürleştirici bir macera yaşayacaksınız. Kendinize şaşıracaksınız, hem de hep olumlu anlamda şaşıracaksınız – ama hemen piyangoda büyük ikramiye kazanmayı ya da bir Mercedes sahibi olmayı beklemeyin. Önce zorluklar karşısında sakin ve ılımlı olmayı öğreneceksiniz. Ancak ondan sonra zorluklar yok olmaya başlayacak.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. Ömer dedi ki:

    Bir şeyleri çok kasmak veya sürekli bir şeylere kendimi koşullandırmak yerine kendimi serbest bırakınca akıntıyla aynı yönde kulaçlar atmaya başlıyorum ve her şey çok daha berraklaşıyor. İnsanlarla konuşmak isteyip aklıma bir şey gelmediği için susan özgüvensiz ben, bir anda bütün bedenimi usta bir konuşmacıya devretmiş gibi açık ve net bir şekilde kendimi ifade edebilir hale geliyorum. O noktada hissettiklerimi “bilinçaltımın devreye girmesi ve beni kurtarması” olarak tanımlayabilirim. Bunları yakın zamanda farkettim. Yazınız da tam hissettiklerimi açıklamış.

  2. İrem Bray dedi ki:

    Ömer Bey,
    Deneyiminizi paylaştığınız için çok teşekkürler.
    En büyük zararı insan canlısı kendisine veriyor.
    Yaşam yolculuğumuzun en önemli becerilerinden birisi,
    koşullanmış ‘Ben’liğimizi Öz Benliğimizle dengelemek diyebiliriz.
    Sevgilerimle
    İrem

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir