Babalar İstediğiniz Gibi Bir Baba mısınız?

Bir Babalar Günü daha geldi, hem de Şeker Bayramı ile birleşti.

Geçen haftasonu Gökova Şirinköy’de harika bir mekanda Yeni Dünyaya Uyanış için 16 kişi biraraya geldik. Yeni Dünyamızda yedi kuşak öncesinden bu yana atalarımızdan miras olarak aldığımız kaygı, korku ve güvensizliklerin iyileştiği bir dünyanın tohumlarını attık.

Bu bayram gününde babalıkla ilgili güzel tohumlar atmaya devam ediyorum.

Babalar İstediğiniz Gibi Bir Baba mısınız?

Kızılderililer anne ve babalık rollerini şöyle tanımlıyorlar: Anneler bebeklerini yüz yüze tutarlar ve yumuşak bir sesle ‘seni rahatlatacağım’ derler. Babalar ise çocuğu dağın tepesine çıkarıp yüzünü dışarı çevirirler ve ‘İşte bu dünya; ben seni onunla tanıştıracağım’ diye bağırırlar.

Korkulan Babalar

Güler Okman Fişek Boğaziçi Üniversitesi’nden, hayatımı şekillendiren, çok sevdiğim öğretmenlerimden biri. Meslektaşlarıyla Türkiye’de evli erkeklerle yaptıkları geniş kapsamlı araştırma sonuçlarını içeren ‘Erkekliğin Türkiye Halleri’ kitabında erkeğin anne-babası, çocukları ve eşiyle kurduğu ilişkileri ortaya koyuyorlar.

Erkekler toplumsal erkeklik değerlerini sorguluyorlar; daha eşitlikçi, şiddetsiz ilişkiler kurma çabası içindeler. Ancak kültürel beklentiler ve şartlanmışlıklar o kadar güçlü ki çelişkiler içinde zorlanıyorlar.  

Hep birlikte erkek otoritesine dayalı aile ilişkilerinin krizini yaşıyoruz.

Örneğin kendi babalarının baskıcı tutumlarına yönelik serzenişte bulunmalarına rağmen yanlış anlaşılan dinsel ögelerle de beslenen minnet duygusu, idealize etme arasında kimliklerini bulmaya çalışıyorlar.

Kültürün kadınlar tarafından da desteklenen babaya verdiği ataerkil roller arasında yüzgöz olmama, mesafeli durma, çekinilen olma, korkutma, had bildirme ve utandırma gibi kavramlar var.

Anneler yumuşak, sarıp sarmalayan ayrışamayan ebeveyn olunca babayı korkulan, sınır koyan, kuralların koruyucusu ilan ederler.  ‘Bak baban duyarsa karışmam’ , Dediğimi yap yoksa babana söylerim’ kültürümüzde çok sık karşılaştığımız söylemler.

Büyük küçük herkesin sevgiye ihtiyacı vardır ve bunu ister; sevgiyi alamadığında ise bu eksikliği kapamaya çalışır, özellikle güce yönelme eğilimi ağır basar.  Korkunun olduğu yerde ne sevgi yeşerebilir ne de gerçek bir saygı.

Babalara biçilen bu ataerkil kaftanın bedeli herkes için çok ağır. Bu durum erkeği çocuklarından duygusal olarak kopardığı için onu çok yalnızlaştırıyor ve sevgisizliğin sonuçları olan duygularından kopuşa, şiddete ve bağımlılıklara yol açıyor.

Bağlanma teorisini ortaya koyan Bowlby’nin de ifade ettiği gibi hepimiz samimiliğin güvenlik anlamına geldiğini ilkel içgüdülerimizle biliriz.  Kültürel hatamız, babayı korku kaynağı haline getirerek hepimiz için güvensiz bir ortam yaratmış olmamız.

Babalar Ve Aile İçinde İşlevleri

Babalar annelerimizle kurduğumuz doğal iç içe geçmişlikten çıkabilmemiz için gerçekliği ortaya çıkarırlar.  Onlar sayesinde dış gerçekliğin varlığını, sınırları, kuralları, kısıtlamaları öğreniriz.

Çocukları sevip kapsarken amacımız onların bireyselleşmesi, yollarında bize ihtiyaç duymadan yürüyebilmeleridir.

Anneler bu gerçekle yüzleşip iç içe geçmiş hallerinden çıkabilmek ve çocuklarını özgür bırakabilmek için babaların desteğine ihtiyaç duyarlar.

Babalar sayesinde iyi şeylerden ayrılabilmeyi becerir, yoksunluklarla, hayal kırıklıklarımızla başa çıkabiliriz.

Kızılderililer anne ve babalık rollerini şöyle tanımlıyorlar: Anneler bebeklerini yüz yüze tutarlar ve yumuşak bir sesle ‘Seni rahatlatacağım’ derler. Babalar ise çocuğu dağın tepesine çıkarıp yüzünü dışarı çevirirler ve ‘İşte bu dünya; ben seni onunla tanıştıracağım’ diye bağırırlar.

Nasıl bir baba bunu mümkün kılar?

  • Duygusal olarak olgundur
  • Baştan çıkarıcı olmaz, anneyle yarışmaz
  • Çocuğunun maddi manevi kendisinden bağımsızlaşmasını destekler
  • Çocuğuna yardım etmekten mutlu olur
  • Oğlunun başarılarından gurur duyar
  • Kızına önem, onay ve destek verir
  • Çocuğunun, kendi çocukluk yaralarını sarmasını beklemez
  • Utandırmaz, korkutmaz, tehdit etmez, küçümsemez, yetersiz hissettirmez
  • Sorun çözücüdür,
  • Dünyayı keşfetmeye teşvik eder, risk almayı destekler

Böyle bir baba olmak kolay değildir, bu yüzden bir psikanalistin söylediği gibi ‘Baba doğulmaz baba olunur.’

Yeni Dünyada Babalar

Hepimiz bir babanın çocuğuyuz ve içimizde taşıdığımız baba imgesi kendimizle ve  diğer insanlarla ilişkimizi belirliyor.  Şeker Bayramı ise akraba ve komşularla bir araya gelmek için bir vesile.

Bu nedenle bu kültürde yaşasanız da yaşamasanız da, baba olsanız da olmasanız da

hem Babalar Gününü hem de Şeker Bayramını kutlarım.

Yeni Dünyada içinizdeki ve dışınızdaki eril ile dişiyi denge ve uyum içinde yaşadığınız dönüştürücü bir topluluk var.

Bu videonun ses kaydını buradan dinleyebilirsiniz.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir