Öykümüzü Yazarak Duygusal Özgürleşme

Duygular sağlık ve huzurumuzda önemli rol oynar, ancak hayatımızda kaos da yaratabilirler. Bu yazımda geçmişimizin, geleceğimizin ve atalarımızın öykülerini yazmaktan ve bu yöntemle nasıl duygusal özgürlüğe doğru adım atabileceğimizden söz ediyorum.

Duygular sağlık ve esenliğimizde önemli rol oynar, ancak hayatımızda kaos yaratmaları da mümkündür.

Duygular sağlık ve esenliğimizde önemli rol oynar, ancak hayatımızda kaos yaratmaları da mümkündür.

Duygusal Özgürlüğe İhtiyacımız Olduğunu Gösteren Belirtiler

Duygular çevremizle olan karmaşık ilişkilerimizde bize yol gösterir. Madem öyle, neden duygusal özgürlükten söz ediyorum? Aslında burada konu, kendi yaşam deneyimlerimiz ve atalarımızdan kalan miras sonucu yüklendiğimiz aşırı düzeydeki duygusal yükleri dengelemek.

Yaklaşık bir yıl ya da daha öncesine ait bir deneyimi düşünürken hâlâ üzüntü, öfke, kaygı ya da korku gibi olumsuz duygular yaşıyorsanız duygusal anlamda özgür değilsiniz demektir. Diyelim ki okulda dışlanan bir öğrenciydiniz. O zamanlar müthiş bir çaresizlik ve öfke içindeydiniz. Bugün, artık başarılı bir yetişkin olarak o günleri düşündüğünüz zaman hâlâ öfke ve çaresizlik hissediyor musunuz? Eğer cevabınız evetse, duygusal olarak bu olayın olumsuz etkisinden özgürleşememişsiniz demektir.

Duygusal olarak özgür olmadığınızı gösteren bir başka belirti de normal hayat olaylarına uygunsuz ya da orantısız tepki göstermektir. Örneğin, üniversiteyi bitirmiş, çok başarılı, genç bir kadın danışanım vardı. Sistemin kurallarına her zaman neredeyse kusursuz biçimde uyduğu için kendisine iş teklifleri gelmesini hak ettiğini düşünüyordu. Ancak hemen iş bulamadı. İnancı sarsıldığı için büyük bir bunalıma girmişti.

Atalarınızdan gelme duygusal yükler taşıdığınızı gösteren bir belirti de gelecek konusunda normalin dışında olumsuz beklentileriniz olmasıdır. Aynı danışanım çalışma hayatında yöneticisinin hem kendisinden daha az eğitimli hem de çevresindekileri ezen biri olacağından korkuyordu. Geçmiş kuşaklardan, işlerinde bu tip deneyimler yaşadıklarına dair bir çok hikâye duymuştu.

Bu duygusal tepkiler, atalarımızın ve bizim üzerimizde iz bırakan önemli olayların etkilerini taşıdığımızı gösteren belirtilerdir. Bu tür deneyimlerin sadece hikayelerle değil genlerle de aktarıldığını Mark Wolynn‘in ‘Seninle Başlamadı’ kitabından ve ilgili video sunumlarından incelenebilir..

Geçmişi İyileştirmek ve Geleceği Oluşturmak İçin Esin Kaynakları

Her deneyim bilgi içerir, bu bilgiyi keşfetmek ve işlemek de bize düşer. Bilgiyi işlemek, deneyimlerimizle ilgili olay ve öyküleri bütünleştirerek hayata hizmet eden bir anlatıya dönüştürmek demektir.

Bu duygusal yükleri fark etmek ve boşaltmak çok gereklidir. Bu yüklerin farkına varmaz ya da görmezden gelirsek yalnız potansiyelimizi tam olarak ortaya koymamıza engel olmakla kalmaz, kendilerini kaza ya da hastalık şeklinde gösterebilirler.

Somatik Deneyimleme Terapisinin öncüsü olan psikolog Peter Levine, anne karnına düştüğümüz andan bu yana yaşanan her şeyin ve daha fazlasının bedenlerimizde kayıtlı olduğunu söyler. Bazı anılar dönüştürülmek ve bütünleştirilmek için görünürlük kazanır. Kişisel gibi görünen yaralarımızı bütünleştirdiğimizde aslında atalarımızdan kalma ya da toplumsal travmalarımızın iyileşmesine de katkıda bulunmuş oluruz.

1996’da Edinburgh’da bir atölye çalışmasında, Öyküsel Terapi (Narativ Terapi) yönteminin kurucusu olarak bilinen, genç yaşta vefat eden Avustralyalı Sosyal Hizmet Uzmanı Michael White’la çalışma fırsatım olmuştu. White, dünyayı algıladığımız şekliyle anlattığımız kendi öykülerimizle, evrimleşen hikâyemize katkıda bulunduğumuzu söylerdi. İnsanların, özellikle de çocukların hayatındaki sınırlayıcı anlatıları değiştirecek yöntemler geliştirmişti.

Carl Jung da hayatımızı bir öykü ya da mit çerçevesinde yaşadığımıza değinir. Bazılarımız bunun farkındayızdır ve öykülerimizi bilinçli bir şekilde yaşarız. Bazılarımız ise belirtileri göremeyiz ve farkındalığımız olmaksızın yaşarız, hayata kendi öykülerimizle katkıda bulunmayı başaramayız.

David R. Hawkins, ‘Güce Karşı Kuvvet: İnsan Davranışını Belirleyen Gizli Etkenler’ adlı kitabında gerçek güçle kuvvet arasındaki ince farkları anlatıyor. Ayrıca verdiğimiz kararlarla bilinçli evrende küçük dalgalar yaratarak bütünü etkilediğimizi de açıklıyor.

Toronto Üniversitesi’nde Kanadalı Psikolog Jordan Peterson’ı dinlerken, öğrencilerine geçmişlerini ve geleceklerini yazma ödevi vermesi dikkatimi çekti. Bu ödev bana kendim de birçok defa yaptığım ve danışanlarımdan da yapmalarını istediğim bir çalışmayı hatırlattı.

Bizi duygusal olarak zorlayan konular hakkında yazmamızın fiziksel sağlık, hayattan memnuniyet ve sosyal uyum açısından olumlu etkilerini gösteren birçok bilimsel çalışma var.

Geçmişimize, Geleceğimize ve Atalarımıza Dair Öykülerimizi Yazma

Buraya kadar, hayata hizmet eden bir geçmiş ve gelecek öyküsü yazmanın hepimizin yararına olduğunu açıkça anlatabildiğimi umuyorum. Şimdi de, üçüncü bir katman ekleyerek geliştirdiğim, tarih şeridimizi bilinçli bir şekilde yazma sisteminin genel planını anlatmak istiyorum: Bu üçüncü katman, atalarımıza dair öykülerimizden oluşuyor.

Atalarımıza ait öyküleri yazmak için anne babanız, onların anne babaları ve onların anne babaları ile ilgili bilgilerinizi yoklamanız, başarılarını, yaşadıkları zorluk ve sıkıntıları, kuşaktan kuşağa hikâye ya da adetler şeklinde aktarılan inançlarını ve geleneklerini, ailenize özel olan her şeyi düşünün. Bunları yazıya dökün.

Kendinize, bu öykülerin hayatınıza bilgelik katıp katmadığını sorun. Cevabın hayır olduğu noktalarda, anlatılmamış hikâyeleri arayın ve baştan yazın. Özellikle daha çok duygusal özgürlüğe ihtiyaç duyduğunuz alanlara odaklanın.

Geçmişin öykülerini yazmak için ana rahmine düştüğünüz zamana gidip hikâyenizi yedişer yıllık dönemler halinde yazarak bugüne kadar gelin. Her bölümdeki baskın öykülerinizi gözden geçirin. Bunları da atalarınızın öykülerinde yaptığınız şekilde ele alın.

Son olarak, duygusal özgürlük içinde yaşamak için hayatınızdaki deneyim ve olaylardan neler öğrenmiş olmayı tercih ettiğinizi gözden geçirin. Bu durum üst benliğinize, başka bir deyişle sezgilerinize erişmenizi sağlayarak bu çalışmanın son bölümünde sizi tam potansiyelinize ulaştıracak yolu hayal etmenize yardımcı olacak.

Gelecek öykünüzü yazmak, amaç ve hedeflerinizi düşünmenize ve belirginleştirmenize yardımcı olur. Elinizdeki imkân ve kaynakları, amaçlarınıza ulaşma yolunda karşılaşabileceğiniz olası engelleri ve bu engelleri nasıl aşabileceğinizi değerlendirmenize olanak sağlar.

Siz yaşam öykünüz üzerinde hiç buna benzer bir çalışma yaptınız mı? Sizin hayatınızı nasıl etkiledi? Deneyimlerinizi merak ediyorum, aşağıda yorumlar bölümüne yazabilirsiniz.

A, bu arada, yukarıda söz ettiğim danışanım şimdi çalıştığı iş ortamından çok memnun ve zorluklar karşısında kendini çok daha güçlü hissediyor.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir