Yeni Çerçeve, Yeni Anlam: Farklı Bir Çerçeveden Bakmaya Sanatsal Bir Yaklaşım

Bir olaya yeni bir çerçeveden bakmak, benim gibi sistemik terapistlerin bir varoluş şekli olarak içselleştirdiği güçlü bir terapi tekniğidir, bu tekniği bize anlatılan veya yaşadığımız hikâyeler dünyası karşısında kullanır ve ifade ederiz. Tüm aile terapistlerinin sistemik eğitim almış ve sistemik bir anlayış geliştirmiş olması şarttır. Daha önceki paylaşımlarımda bu kavramlar hakkında daha fazla açıklama bulabilirsiniz. Ancak bugün üzerinde durmak istediğim konu bu değil. Baktığınız çerçeveyi değiştirdiğinizde, çerçevenin içindeki şeyin anlamı da değişir. Bugün sizinle eşim ve meslektaşım Stephen’ın yarattığı ve bu görme şeklinin özünü yakalayan bir sanat eserini paylaşacağım için heyecanlıyım.

Farklı bir çerçeveden bakmak bizi hikâyelerimizden azat eder.

Farklı bir çerçeveden bakmak bizi hikâyelerimizden azat eder.

Yeni Bir Çerçeveden Bakmak Ne Demektir?

Aile terapisi, Murray Bowen‘ın aile sistemleri kuramına dayanır. Ana fikir, birer birey olarak var oluşumuzun ve kendimizi tanımlama şeklimizin çevremizle ilişkili olduğudur. Doğar doğmaz ilk karşılaştığımız çevre ailemiz ve ailemizin çevresidir. Kendi doğduğunuz çevreyi düşünün. Bowen, “Bir ilişki içinde yaratılan şey bir ilişki içinde düzeltilebilir,” diyor. Büyüdükçe deneyimler biriktirmeye ve bunları yorumlamaya devam ederiz. Her deneyimi bir hikâyeyle ilişkilendiririz. Zamanla bu hikâyenin akışı kimliğimizin bir parçası haline gelir. Çevremizden ve bu hikâyelerden ayrıştıkça duygusal anlamda olgunlaşır, tam bir bireysellik geliştirir ve nihayet yakın ilişkiler yaşamaya başlarız.

Benim zor bir bebek olduğumu söylerler. Çocukken de çok ağladığımı, “Neden ağladığımı bilmiyorum,” dediğimi hatırlıyorum. Bazen bir danışanımın kendisini “kendine yeten biri” olarak tanımladığını, çocukken “rahat, sorunsuz bir çocuk” olduğunu söylediğini duyarım. Bu birinci düzey tanımlamaları olduğu gibi kabul edebiliriz. Ancak bazıları bu hikâyelere yeni bir çerçeveden bakıp yeni anlam katmanları geliştirebilirler. Daha büyük bir resim görebildiğimiz zaman her iki durumda da mantığımızla çocukken ihtiyaçlarımızın karşılanmadığını çıkarabiliriz.

Bu hikâyeleri farklı bir şekilde şöyle de yorumlayabiliriz. Ben çocukken sürekli olarak ilgi istiyordum, ailem de bu kadar ilgi gösteremiyordu. Danışanımsa istediği ilgiyi göremeyeceğini anlamış, ilgi istemeyi kesip kendi imkânlarıyla idare etmeyi öğrenmişti.

Bugün danışanım evliliğinde yaşadığı zorluklarda kendi oynadığı rolü anlıyor. Kendine yeten biri olmayı sürdürdüğünü, duygusal anlamda eşine ihtiyaç duymadığını, yakınlaşma riski almadığını, dolayısıyla da eşiyle derin bir ilişki kurmayı başaramadığını görüyor. Ben de kendimle ilgili algımı bir adım daha ileri götürebilir, aslında mızmız, zor bir çocuk olmadığımı, cesur ve sebatkar bir kişiliğim olduğunu düşünebilirim.

Bu yeni çerçevelerden her birinin bizim günlük hayatımızda nasıl biri olduğumuz üzerinde kayda değer etki yaratma potansiyeli vardır; bakış açımız ailemizle, dostlarımız ve çalışma arkadaşlarımızla, çocuklarımızla ilişki kurarken veya trafikte araba kullanma ve işlerimizi yerine getirme gibi günlük etkinliklerimiz sırasında nasıl olduğumuzu etkileyebilir. Ayrıca, bir insanın algısını değiştirmenin o kişinin içinde yer aldığı geniş sistemler üzerinde de etkisi olur.

İçinde bulunduğunuz en yakın sistemleri değiştirdiğinizde kendiniz de değişirsiniz. Ancak insanlarla çalıştığımız için ve insan etkinlikleri de matematiksel kurallara bağlı olmadığından bu tip değişikliklerin sonuçlarını kesin olarak tahmin edemeyiz.

Sizin ve benim yapabileceğimiz tek şey bu rüya âleminde kendi rolümüzü oynamak ve sonuçlara bağlanmamaktır. Mahatma Gandhi “Kendiniz, bu dünyada görmek istediğiniz değişim olun,” derken kastettiği şey bu değil mi? Biz üzerimize düşeni yaparız, bunun sonucunda “dünyamız” da kendi kendine düzenlenir.

Çerçeve Değiştirmenin Canlı Örneği: Viktor Frankl’ın Hayatı ve Eserleri, Logoterapi (Anlam Terapisi)

Viktor Frankl, Viyanalı bir psikiyatrist ve nörolog; anne babasını, eşini ve doğmamış bebeğini Yahudi soykırımında kaybettiği halde kendisi hayatta kalmış. Kayıplarına ve acılarına farklı bir çerçeveden bakabilmesi sayesinde, “Her Şeye Rağmen Hayata Evet Diyebilmek: İnsanın Anlam Arayışı” kitabını yazmış ve Logoterapi veya Anlam Terapisi diye bilinen terapi yaklaşımını yaratmış. Bu yaklaşımın temeli, hayattaki öncelikli güdümüzün zevk veya güç arayışı değil varoluşumuzun anlamını bulmak olduğudur.

Stephen Bray, Psikoterapist, Yazar, Sanatçı

Stephen, kendisinden insanların akıl sağlığı konusunda ciddi kararlar vermesi istendiğinde 17 yaşındaydı ve muhtemelen 1960’ların sonunda İngiltere’nin en genç akıl ve ruh sağlığı görevlisiydi. Bu sorumluluk Stephen’ı Sosyal Vaka Çalışmaları, Gestalt, NLP, Grup Çalışması, Aile Terapisi gibi çok çeşitli psikoterapi yaklaşımları konusunda eğitim almaya yöneltti.

Bu alanın öncülerinden ders aldı ve 2000’lerin başında kendisi de öncü konumuna geçerek Türkiye’de, Çare-Der’de Aile Terapisi eğitimi verdi. 2010 yılından beri ders vermeyi ve terapi yapmayı bırakmış olmasına rağmen bu alanda yaptığı katkılar hâlâ saygıyla anılıyor ve sıkı sık konuşma ve sunum yapmaya davet ediliyor.

40 yıllık çalışma hayatının ardından yardım etmek kişiliğinin bir parçası haline gelmiş olsa da son yıllarda sanatçı mizacına daha uygun başka alanlara yönelmeye başladı. Baba olarak kızımızla etkin bir şekilde ilgilenmesinin ve benim Online Aile Terapisi çalışmalarımın tanıtım ve geliştirme işlerini üstlenmesinin yanı sıra, yazarlık ve fotoğrafçılık çalışmalarına ağırlık veriyor. “Fotoğraf ve Psikanaliz: İmaj Oluşturmada Duygusal İknanın Gelişimi” ve fotoğrafın konusu, fotoğrafçı, ekipman ve tekniğin birliğine dikkat çeken “Fotoğraf Sanatı ve Zen” kitaplarını yazdı.

Bu videonun alt kısmında görebileceğiniz bağlantıda Stephen’ın birkaç yıl önce yarattığı ve bugün sizinle paylaşmak istediğim eserini bulabilirsiniz. Eserdeki mesajı kavrayabilmek için 10 dakika kadar odaklanmış olarak ekranın karşısında kalmanız gerek. Çerçevedeki belli belirsiz değişiklikleri ve içteki resim bu süre boyunca hep aynı kaldığı halde çerçevenin değişmesinin sizin algınızı nasıl değiştirdiğini göreceksiniz.

Bu sanat eserinin kişileri, olayları ve her şeyi algılama şeklinizle ilgili inançlarınızı yumuşatmaya yardımcı olacağını umuyorum. Değişikliklerin ne kadar yavaş olduğuna, neredeyse zor farkına varıldığına dikkat edin; buna rağmen geri dönüp baktığınızda dünyanın artık eskisi gibi olmadığını görebilirsiniz, işte ancak o zaman farklı bir çerçeveden bakmak kullanabileceğiniz bir seçenek haline gelebilir.

Yeni Bir Çerçeveden Bakma Çalışması

Biz çoğu kez kendimizi tek bir bakışla sınırlasak da aynı deneyime bakabileceğimiz pek çok farklı bakış açısı vardır. Farklı bir çerçeveden bakmak, alternatif yorum ve açıklamalar getirmenin bir yoludur. Bu da anlayışınızı derinleştirir ve olumlu değişikliklere olanak yaratmak için ihtiyacınız olan becerileri etkinleştirir.

1) Sizin için sorun oluşturan bir durumu ve bulduğunuz çözümleri düşünün.

Diyelim ki 8 yaşındaki kızınız okulda olsun, evde olsun her fırsatta dışarı çıkıp oynamak istiyor, derslerinde geri kalıyor. Öğretmenleri şikâyet ediyor, bu da sizin kendinizi eleştiriliyormuş gibi hissetmenize ve yetersizlik duygusu yaşamanıza neden oluyor. Belki çocuğunuza baskı yapabilirsiniz, hatta belki çocuğunuzun bu oyun merakını “tedavi ettirmek” için bir psikologdan yardım almanız gerektiğini bile düşünebilirsiniz.

2) Şimdi duruma farklı bir çerçeveden bakmaya odaklanın.

Mesela Özgür Bolat’ın konuşmasını dinledikten sonra çocuğunuzun davranışının sağlıklı bir 8 yaşında çocuk davranışı olduğuna, kendisinden beklenen şeylerin yaşına uygun olmadığına karar verirseniz ne olur?

3) Ne yapmanız gerektiğine karar verin.

Örneğin, hem çocuğunuzun hem de öğretmenin bakanlıkça yapılması öngörülen işleri halledebilmek için daha iyi yöntemler bulmasına yardımcı olabilirsiniz. Bu işte size yardım etmesi için bir psikoloğa danışabilirsiniz. Milletvekillerine mektup yazabilirsiniz. Yeni çerçevenin ışığında çocuğunuzun sorununu anladıktan sonra büyük olasılıkla farklı seçenekler de bulabilirsiniz.

4)  Sıkışma yaşadığınızı hissettiğiniz bir başka sorununuzu düşünün.

5)  Kendinize daha faydalı, yeni bir bakış açısı armağan edin.

6)  Yaşadığınız rahatlama hissinin ve bulduğunuz yeni amacın tadını çıkarın.

Yeni bir çerçeve bulmanın her zaman kolay olmadığını biliyorum. Eğer bir sıkışma yaşıyorsanız, durumun mahremiyetine ve ciddiyetine göre akıllı bir arkadaşınızla veya bir uzmanla konuşmanız faydalı olabilir.

Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)image:Scarleth Marie

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir