Suçluluk ve Utanç Duymadan Büyümek

Çoğumuz kusursuz birer anne baba değiliz, herhalde kendi anne babalarımız için de aynı şey geçerli. Yine de hepimiz şu anda yaşadığımız hayatı en iyi şekilde yaşamakla sorumluyuz. Yani büyümek; kim olduğunuzu, yaşam amacınızı keşfetmek ve kendi benzersiz yolunuzu çizmek için ailenizden ayrışmalısınız. Bu yazıda suçluluk ve utanç duymadan büyümek nasıl mümkün olur konusuna odaklandım.

Suçluluk ve Utanç Duymadan Büyümek

Büyümek, anne babanızı bütün yetersizlikleriyle birlikte sevip saymaya devam ederken, onaylarına ihtiyaç duymadan gücünüzü kendi gençliğinizden ve benzersizliğinizden almak demek. Siz sezgilerinize ve evrene güvenerek, cesaretle, dürüstlükle neyseniz o olmaya odaklandığınızda hayat sizi kendiliğinden varoluş nedenlerinizi gerçekleştirecek yola taşır.

Ailemizi Sevmediğimizi Düşünsek Bile Severiz

Sevmek ve bağlanmak doğal dürtülerdir. Bu dürtüler çabasızca, kolaylıkla ve kendiliğinden ortaya çıkar. Bu sayede bağımlı olduğumuz çocukluk yılları boyunca ebeveynlerimizin koruması altında kendimizi güvende hisseder, hayatta kalabiliriz.

Zamanla olgunlaşır, kültürümüzün ve ailemizin hem kaynaklarının hem de yetersizliklerinin farkına varırız. Bu noktada, kendi kaderinizi gerçekleştirmek için çocukluktan çıkıp yetişkin sorumluluğunu almaya başlarsınız.

Artık yapmanız gereken ailenizden alabildiklerinizi alıp büyümek ve yolunuza devam etmektir.

Bazı aileler ayrışma konusunda daha zorlayıcı olabilirler. Sizi kaybetme kaygıları varsa size fazla tutunabilirler; sizin ihtiyaçlarınızı ve kişiliğinizi yansıtmayan kalıplaşmış bazı beklentileri nedeniyle kendi tercihlerinizin görünür olmasını engelleyebilirler. Böyle olduğunda karşınızda iki seçenek vardır: Ya isyan edersiniz ya da ailenizin tutum ve inançlarını benimsersiniz.

Ayrıca bilimsel araştırmalardan şunu da öğreniyoruz: Atalarımızın duygusal travmalarını DNA’mızda taşıyoruz! Bu nedenle büyümek biraz daha karmaşıklaşıyor.

Ailenizden nefret ettiğinizi düşünseniz, hatta keşke ölseler diyor olsanız bile yine de onları sevmeye devam edersiniz. Hatta sevginizi; astım, panik atak ve daha başka fiziksel ve duygusal belirtiler geliştirerek sağlıksız bir sadakat şeklinde dışa vurabilirsiniz.

Bunlar kişisel yolunuzda sizi pek fazla ileriye götürmez.  Hatta kendinizi, Eric Berne’in tanımıyla bir senaryolar ve karşı-senaryolar döngüsü içinde takılı kalmış bulursunuz. Bu senaryolar, anne babanızın hayatlarında inandıklarını, başardıklarını ve başaramadıklarını yansıtan yaşam seçimleridir.

Ailenizden Ayrışmak

Bu senaryolar ve karşı senaryolar döngüsünden senaryodan özgürleşerek çıkılır.

Siz bu ailenin içine kendi potansiyeli olan bir tohum olarak doğdunuz, kesinlikle onlardan ayrı bir bireysiniz. Onların sorumluluğu, size bir tohum olarak ihtiyacınız olan toprağı, suyu, hava ve güneşi vererek büyümenize ve onları geride bırakmanıza tanıklık etmek.

Sizin sorumluluğunuz kendi toprağınızı, suyunuzu, hava ve güneşinizi bulabileceğiniz yerlere doğru büyümek. İyi ebeveynlik sizi bu geçişe hazırlar; ama bildiğimiz gibi idealden çok “yeterince iyi” olan ailelerden oluşan bir dünyada yaşıyoruz.

Bu işi sizden başka kimse yapamaz, yapmanız için bir başkası size izin veremez, nasıl yapacağınızı kimse size söyleyemez.

Büyümek İçin En Zor Başlangıç Noktası

Aileniz sizin risk almanıza izin vermekten korkuyorsa, sizin ayrışma girişimleriniz de başarısız olmuşsa kendinize güveninizi kaybetmek çok mümkündür. Bu senaryolar ve karşı senaryolar döngüsü büyüme sürecinizin bir parçası olsa da siz öyle göremeyebilirsiniz.

Üstelik isyan ettiğiniz, dinlemediğiniz, ailenize benzemediğiniz ve tabii başarısız olduğunuz için suçluluk ve utanç duyabilir, duymaya teşvik edilebilirsiniz.

İşin sırrı, anne babanızı bütün yetersizlikleriyle birlikte sevip saymaya devam ederken, onaylarına ihtiyaç duymadan gücünüzü kendi gençliğinizden ve benzersizliğinizden almakta.

Ayrışma, senaryodan özgürleşmektir. Anne babanız gibi olmak ya da onlar gibi olmamak istemeyi bırakırsınız. Doğuştan bir adınız, bir aileniz olduğunu bilirsiniz ama kimliğinizi bunlarla sınırlamayı bırakırsınız.

Yoksa kimliğini hapishanede kendisine verilen numara sanan bir mahkûm gibi olursunuz.

Siz sezgilerinize ve evrene güvenerek, cesaretle, dürüstlükle neyseniz o olmaya odaklandığınızda hayat sizi kendiliğinden varoluş nedenlerinizi gerçekleştirecek yola taşır.

Böylece büyüyüp potansiyelinizi tam olarak gerçekleştirebilir ve yeryüzünde cennette olma duygusunu yaşayabilirsiniz.

 

 

Bu videonun ses kaydını buradan dinleyebilirsiniz.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. Fatma dedi ki:

    Çok güzellll bir konu ve açıklama teşekkürler İrem

  2. İrem Bray dedi ki:

    Destekleyici varlığın için çok teşekkürler Sevgili Fatma!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir