Hoşçakal Toprak Dede

Toprak Dede, Erozyon Dede ve Orman Kahramanı olarak bilinen Hayrettin Karaca’nın vefatı bir yıldızın kayışı gibi içimizi sızlattı.

Bu sene İrem Bray Danışmanlık ve Eğitim Ailesine yeni bir bebek ve asistan katıldı; sevgili asistanım Melike’nin bir oğlu oldu. Ona destek olmak, Mucizeler Ekibi’nin ve yeni eğitim gruplarının ihtiyaçlarına cevap vermek için Fatma Çoban 2020’nin başından beri bizimle.

Fatma’nın da doğayla ilgili duyarlılığını bildiğim için alanımız için bir yazı hazırlamasını istedim. Umudu geleceğe taşıyanlar başlığını attığı yazısının son halini sizlerle paylaşıyorum:

Doğaya, insana aşık sevgili dostum, kardeşim İrem Bray, Hayrettin Karaca ile Toprak Dede ile ilgili birlikte bir yazı yazalım mı diye bir teklif ile geldi. Heyecan verici bir teklif idi bu.

Toprak Dede için yazmak kolay bir iş değildi, hakkını vermeyi çok istiyordum. 2012 yılında Alternatif Nobel Ödülü olarak bilinen Doğru Yaşam Ödülüne layık görülmüştü. Hannover Üniversitesi’nden ekoloji profesörü Franz H. Meyer, Hayrettin Karaca’dan “Şimdiye kadar hiç böylesine kişisel çıkar gütmeden, kendini insanlığın yararına çalışmaya adamış birine rastlamadım.” diye bahsetmektedir.

Bunun üzerine öncelikle dönüp doğa ile ilişkime kısaca bir göz attım. Masalsı bir doğa içinde büyüdük biz şu an 50’li yaşlarda olanlar.

Bahçelerde ağaçların altında kuytuda açan yaban menekşelerinin kukusu hala burnumdadır. Yine bahçelerde kırda yeşilliklerin arasında bulduğumuz mantarlar mucize gibi idi.


Hayrettin Karaca “Param var ama tüketmeye hakkım yok!” diyor.

Babaannelerimizin doğadan topladıkları otlar ile dokuma yünlerini renklendirmesi, yaptıkları peynirlere ekledikleri otlar, doğal otlar ile yaptıkları turşular, kışın pişirmek için kuruttukları otlar, şifa dağıtan karışımlar yapması çocukluğumdan kalan anılarım.

Bahçelerimize ektiğimiz sebzelerden bir sonraki yıl için ekilecek sebzenin tohumlarını zevkle toplardık. Kocaman salatalıklar, kurutulmuş mısırlar, kocaman kokusuna tadına duyum olmayan domatesler, fasulye ve daha niceleri. Son baharda bir sonraki bahar için hazırlık bizi heyecanlandıran, mutlu eden, bir yandan da eğlendiğimiz etkinliklere dönüşürdü. Baharda ekime hazırlık, doğanın canlanması bu olayı yaşamak büyük heyecan ve güzellikti.

Öte yandan unutmadığım bir şey daha var. Köylerden katırların sırtında yaşadığımız yerlere, üzüm, nar, gibi meyve ve sebzeler taşınırdı sonbaharda.

Bu meyve ve sebzeleri para karşılığı satmazlardı. Buğday ile değiş tokuş ederlerdi. Kimse aç değildi o zamanlar.

Bahçelerimize ektiğimiz elma, kayısı, ceviz ağaçları bizimle beraber büyüdüler. Büyüdüklerini meyveye durduklarını heyecan ile izledik. Bahçelerde gece geç vakitlere kadar oyunlar oynadık, oturup sohbet ettik. Ağaçlardan kopardığımız, bahçelerden topladığımız meyve ve sebzeleri yıkama gereği dahi duymadan yedik.

Köylere gittiğimizde doğada karşılaştığımız akarsular, heybetli şelaleler masalsı, inanılmaz kokan meralar masal gibi idi benim için.

Elli yıl geçti bu sürecin üstünden. Şimdi en büyük isteğim yine doğa içinde bir evimin bahçemin olması.

Bu süreçte doğa hızla tahrip edildi, bunu erozyonlar izledi, doğal olan tohumların ekimi, pazarlanması yasaklandı, tarım ilaçları icat edildi. Doğa, insan meyveler bu ilaçlar ile zehirlenmeye başlandı. Bu gün için çocuklar apartman dairelerinde, beton yığınları arasında büyüyor. Alışveriş merkezlerine sıkışmış oyun alanlarında gürültü içinde oyunlar oynuyorlar. Dünyadaki kaynaklar herkese yettiği halde dünyanın bir çok yerinde insanlar açlıktan susuzluktan ölüyor.

Erozyon Dede ya da Toprak Dede Hayrettin Karaca 1922 yılında doğmuş edebiyata ilgi duyan, doğayı seven bir insan. 50’li yaşlarında işini oğluna devrederek Anadolu’yu karış karış gezmeye başlar. Gittiği yerlerde bitki örtüsünü fotoğraflarla belgeleyip, bunlardan örnekler alarak Yalovada’daki bahçesinde yetiştirmiş.

Bu gezilerinde hızlı gelişen çölleşme tehdidinin farkına varmış. Bitki türlerinin yok olduğunu görmüş, harap olan meralar, kuruyan şelaleler, tahrip edilen ormanlar onu harekete geçmeye itmiş.

1992 yılında arkadaşı Nihat Gökyiğit ile TEMA’yı Türkiye Erozyon ile Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfını kurmuşlar.

Türkiye’nin ilk özel arboretumunu kuran Toprak Dede. Yurtiçi ve yurtdışında gezdiği her yerden tohumlar toplayarak, botanik bahçelerini gezdi, bağlantılar kurdu. Bugün Yalova’daki Karaca Arboretumu, dünyanın her yerindeki botanikçiler tarafından bilinmektedir. Yılda iki kez yayınlanan Arboretum Magazin’i bilim adamlarının araştırma ve görüşlerinin yayınlandığı bir forumdur. 14.000 türü barındıran arboretum aynı zamanda ülkenin tehlikedeki türleri için bir gen koruma merkezidir. 

Hayrettin Karaca “Param var ama tüketmeye hakkım yok!” diyerek ‘al tüket ve yok et’ tüketim toplumuna alternatif duruşuyla gurur duyuyor. Onu üzerinde delik deşik olan kırmızı süveteri, yamalı ayakkabıları, sökük paltosu, pantolonu, yakalarını ters-yüz ettiği gömlekleri ile tanıyoruz.

“Ben bir kasaba çocuğuyum.  Varlıklı bir ailenin çocuğuydum ama herkes eşit şartlarda oynardı sokakta.  Bütün çocuklar gibi ben de yalınayak oynardım.

Akşam olduğu zaman annem seslenirdi, avucuma bir kap sıcak yemek koyarlardı. Kulağıma eğilip, ‘komşu anneye götür’ derdi. Etrafımızda bizi duyacak kimse yoktu ama, bu bana verilen ‘aman kimse görmesin Hayrettin’ mesajıydı. Komşu annenin yağını, odununu kim alır, kimse bilmezdi. Paylaşma düzeni vardı, o kültürdü. Savaştan çıkmış bir Türkiye’de ‘fakirim’ diyen çoktu ama ‘açım’ diyen yoktu. Oradan aldım bu kültürü. Kaybolan budur, giden budur. Ama anadolu’yu gezerken görüyorum ki, bu değerleri hala yaşatanlar var.” Diyor bir röportajında.

Tema Vakfı Yayınları’ndan çıkan “Dünyanın Durumu 2004” raporlarını yorumlayan Karaca şu tespitlerini aktarıyor:

– Dünyada makyaj malzemesi için yapılan harcama 18 milyar dolar. Dünyadaki tüm kadınların üreme sağlığı için gerekli para 12 milyar dolar.

– Avrupa ve ABD’de evde beslenen hayvanların mamasına harcanan para 17 milyar dolar. Dünyada açlığın ve yetersiz beslenmenin sona erdirilmesi için gerekli para 19 milyar dolar.

– Parfüme harcanan para 15 milyar dolar. Evrensel okur-yazarlığın sağlanması için gereken yıllık ek yatırım 5 milyar dolar.

– Deniz seyahatlerine harcanan para 14 milyar dolar. Dünyada herkese temiz içme suyu sağlanması için gerekli para 10 milyar dolar.

– Avrupa’da dondurmaya harcanan para 11 milyar dolar. Her çocuğun aşılanması için gerekli miktar 1,3 milyar dolar.

– Satışa hazır 1 ton altın elde etmek için 300 bin ton atık üretilir. Başka bir deyişle altın bir alyans için ortaya çıkan atık miktarı 3 tondur. Bu atıkların çoğu siyanür ve kimyasal maddeler içerir.

Toprak Dede kısa ömrüne devasa güzellikler sığdıran bu güzel insan 20 Ocak 2020 de 97 yaşında bizlere de geleceğe dair umut ışığı bırakarak vefat etti.

Değerli insan Hayrettin Karaca’nın yaşamı, onun ve diğer atalarımızın açtığı yol; insan ve doğa için çalışmaya devam ederken, bize ve bizden sonra gelecek nesillere ilham ve güç verecek.

Işıklar içinde uyusun diliyoruz.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir