Çocuklarda Duygusal Eğitim
Duygular hayatın temel taşlarındandır. Ebeveyn olarak en çok zorlandığımız konulardan biri çocuklarımız acı çekerken, zor duygular deneyimlerken nasıl yaklaşacağımızı bilmemek. Çocuklarımıza verdiğimiz duygusal eğitim ile Duygusal Zekalarının gelişmesini sağlarız. Böylece hayatın zorlukları karşısında güçlü durmalarına destek olmuş oluruz.”Cesaretle Yaşam Ekibi”nden Aynur Altunay Gençtürk ile birlikte kaleme aldığımız bu yazıda çocuklarınız zor duygular yaşadığında, onları nasıl geliştirerek yaklaşacağınızı öğreneceksiniz.
Duygular Ne İşe Yarar?
Yaşadıklarımızla ne yapacağımızı duygu ve düşüncelerimizin iş birliği ile belirleyebiliyoruz. Bu dünyada var olduğumuzu hissetmemizi sağlayan unsur duygudur. Duygular bir barkod gibi çalışır. Hissetmediğimiz hiçbir şeyi anı olarak hatırlamayız. Bu yüzden duyguları ile bağları olmayan travmatize olmuş kişiler hissiz, donmuş, cansız hissederler.
Varlığımızı hissetmek, anda olabilmek için, sürekli aynı deneyimde takılı kalmamak için duygularımızı hissetmeye, bağda olmaya ve öğrenmeye açık olmaya ihtiyacımız vardır.
Duygularımızın ortaya çıktığı durumlar ihtiyacımız olan deneyimleri yaşamamızı sağlar. Örneğin değersiz hissettiğim, dışlandığım ilişkiler içindeysem bunu fark ettiğim ana kadar, kendi kurduğum ilişkilerde kibirli olmamak, başkalarını küçümseme ve dışlama hatasına düşmemek için bu deneyime ruhsal planda onay verdiğimi düşünebilirim.
Bu bilgiyi içselleştirene kadar dışlanma ve küçümsenme deneyimlerine ihtiyacım devam ettiği sürece bu deneyimleri yaşamaya devam ederim. Duygusal eğitim duygularımızın kaynağını dış dünyada görme eğilimimizi sorumluluk alarak dengelememizi sağlar.
Çocukların Duyguları
Davranışlarımıza yön vermeye yardımcı olan duygularımızı, olumlu ve zorlayıcı olarak ikiye ayırırsak, hepimizin hayatında olduğu gibi çocuklarımızın hayatında da üzüntü, öfke, utanç, korku, kaygı gibi zorlayıcı duygular vardır.
Peki çocuğumuz olumsuz duygularla karşılaştığında neler hissediyoruz? Neler yapıyoruz?
Biz ebeveynler evlatlarımız olumsuz duyguları hiç yaşamasın, hissetmesin diye uğraşırız. Ve bu sebeple çocuklarımıza gerekenden fazla korumacı davranırız.
Zor duygularla ne yapacağını bilmeyen çocuklar bu duyguları ortaya çıkaracak durumlardan kaçınmayı öğrenir, yaşamlarını kısıtlarlar. Ve büyüdüklerinde ne hissettiğini tam anlayamayan, ifade edemeyen bireyler olarak yaşamlarına devam ederler. Duygularını analiz edememeleri hem kendi, hem de sevdikleri insanların ihtiyaçlarını görmelerini engeller. Bu yoksunlukla kendilerini ve çevresindekileri anlayamaz ve incitici bir yaşam sürdürürler.
Ebeveyn olarak çocuklarımız acı çekerken, zor duygular deneyimlerken eğilimimiz onları korumak, iyi hissetmeleri için kendimizce çözümler üretmek oluyor. En çok kullanılan söylemlerden birkaçı şöyle:
“Üzülmen gereksiz, dert etme, yarın unutursun”
“Korkulacak ne var ki bunda; sen büyüdün artık zaten”
“Ağlama bak ben çok üzülüyorum”
“Kızma kardeşine bak o senden küçük”.
Bu söylemlerin hepsi çocuğun duygusal gelişimine zarar veriyor. Çocuklarımıza karşı sorumluğumuz, zor duygularını görmezden gelmek, değersizleştirmek, suçlamak veya kaçınmalarını tavsiye etmek yerine onları kabul etmeyi, değer vermeyi, anlamayı ve dönüştürebilmeyi öğretmektir.
Duygusal Eğitim: Zor Duyguları İsimlendirmek Rahatlatır
Duygusal eğitim ile kendimize ve çocuklarımıza duyguları doğru yöneterek yararımıza çevirmeyi öğretebiliriz. Çocuğunuz olumsuz bir duygu yaşadığında, doğru yaklaşım nasıl olmalıdır?
Duygularını adlandırmanın çocuklarımızı daha fazla üzeceğinden endişe duyarız. Doğru olan ise yaşadığı duygunun ne olduğunu anlayabilmesi ve bunu dile getirebilmesidir. Aynı zamanda bizlerin onu görüp onayladığını, kabullendiğini görmeye ihtiyacı vardır.
Aşağıdaki etkileşimde duygu farkındalığını geliştirici ve sınırlayıcı iletişim örneklerini kendi eğiliminizle karşılaştırın:
Bu durumla ilgili iki örneği aşağıda sizinle paylaşıyoruz:
Kız çocuk: Bebeğimi hala bulamadım. Sanırım kayboldu.
Baba : Bu kadar üzülme canım
Kız çocuk : Hüüü
Baba : Ağlama altı üstü bir bebek
Baba : Sus artık bir bebek daha alırım sana
Kız çocuk : Ben başka bebek istemiyorum ama
Baba : Abartıyor ve saçmalıyorsun.
Evet gördüğünüz gibi biz çocuğumuzun iyiliğini isteyip, kendini iyi hissetmesi için uğraşırken ve ona üzülmemesini söylerken, o daha çok üzülüyor.
Kız çocuk : Bebeğimi hala bulamadım. Sanırım kayboldu.
Baba : Ah!
Kız Çocuk: O benim oyun arkadaşımdı.
Baba : İnsan arkadaşını kaybedince üzülür.
Kız Çocuk: Biz onunla çok güzel oyunlar oynamıştık.
Baba : Evet, birlikte çok güzel zamanlar geçiriyordunuz.
Baba : Sen o bebeğini çok seviyordun.
Kız çocuk : Evet her gün onun yemeğini yediriyordum, giydiriyordum. Birlikte gezmeye gidiyorduk.
Bu ikinci örnekteyse çocuğumuzun duygularını anlıyor, paylaşıyor ve onun da anlamasına yardımcı oluyoruz.
Çocuğumuzun duygularını kabul ettiğimizde, onaylayıp ve bu şekilde ayna gibi ona yansıttığımızda olumlu bir duygusal eğitim adımı gerçekleşmiş olur. Bu şekilde yaklaşarak onun duygularını yargılamadan kapsamış oluruz. O da ileride kendi duygularına bu şekilde yaklaşmayı başarabilecektir.
Aile içinde tanımlanmayan zor duygular çocuklarımızın bu duyguları deneyimlemesine imkan vermez. Oysa küçük yaşlardan itibaren “modelleme” ile gelişimlerine devam ettiklerinden, kendi duygularımızı da açıkça ifade edip, yargısızca dönüştürebildiğimizde onlara örnek olarak, duygularını doğru yönlendirmelerine yardımcı olabiliriz.