Okullar Açılıyor, Bilinçli Ebeveyn ve Öğretmenler İçin Kişisel Yetkinlik

Okulda ve evde bazı önemli pedagojik bilgilere sahip olmak, özellikle ebeveyn ve öğretmenlerin kuşaktan kuşağa geçen alışkanlıkları ve rekabeti körükleyen sınav sistemlerinin de etkisi nedeniyle giderek daha da önemli hale geliyor. Duyarlı öğretmenler, evde çocuklarına yardım eden, çocuklarının kişisel yetkinlik duygularını arttırmak isteyen ebeveynler ve aile üyeleri için bu yazımda kişisel yetkinlik kavramından ve çocuklarımızda bu duyguyu geliştirmek için neler yapabileceğimizden söz etmek istiyorum.

Okullar Açılıyor, Bilinçli Ebeveyn ve Öğretmenler İçin Kişisel Yetkinlik

Okulda ve evde bazı önemli pedagojik bilgilere sahip olmak, özellikle ebeveyn ve öğretmenlerin çocuklarla anlaşmalarında yardımcı olur.

Kişisel Yetkinlik Duygusu

Kişisel yetkinlik bir amaca veya bir sonuca ulaşma becerimize olan inancımız anlamına geliyor. Kendi yetkinlikleri ile ilgili olumlu algıları olan öğrenciler daha zor becerileri öğrenmek için daha çok çaba gösteriyor ve başarısızlıklarını dış faktörlerden çok kontrollerinde olan değişkenlere bağlayarak sorumluluk alıyorlar. Bu öğrenciler başarısızlıklarının ardından hızla toparlanıp amaçlarına daha kolay ulaşıyorlar. Oysa kişisel yetkinlik inancı düşük olan öğrenciler kendileri ile ilgili düşük beklentileri olduğu için çaba göstermiyorlar ve zor gelen konuları tehdit olarak görüp uzak duruyorlar. Bu yüzden de akademik olarak düşük başarı gösteriyorlar.

Öz güvenle yakından bağlantılı olan kişisel yetkinlik duygusunu arttıran yöntemler şöyle:

Harika deneyim – Çocuk / öğrenci başarılı bir deneyim yaşadığında kişisel yetkinlik duygusu artar, başarısız deneyimler bu duyguyu köreltir.
Örnek deneyim – Bir arkadaşının başarılı bir performans sergilemesi kendisinin de yapabileceği duygusunun gelişmesine yardımcı olur.
Sözel ikna – Ebeveyn ve öğretmenler çocuğu bir şey öğrenirken yapabileceğinin en iyisini yapması konusunda sözel olarak yüreklendirirler.
Duygusal durum – Kaygı ve korku durumları kişisel yeterlilik duygusunu azaltır, mutlu ve olumlu ruh hali ise ‘yapabilirim’ duygusunu arttırır.

Öğretmen ve velilerin sınav ve sunumlarla ilgili olayları çevreleyen kaygı ve stres derecesini azaltmaları öğrencilerin daha iyi performans göstermelerine yardımcı olur.

Araştırmalar öğretmenlerin sınıfta kullandıkları öğretim yöntemleri ile çocukların kişisel yeterlilik duygularını etkileyebildiklerini gösteriyor. Sınıfta rekabetçi olmayan, öğrencilerin birbirlerine yardımcı olduğu, işbirliğine dayalı bir öğrenme ortamı yarattığımızda kişisel yetkinlik duygusu ile birlikte akademik başarının da arttığını görüyoruz. Öğrencinin dersin gelişimini şekillendirmesine yardımcı olan soru cevap yöntemi, merak uyandıran, uygulamaya dayalı yaklaşımların da çok olumlu etkileri var.

Kişisel Yetkinlik İçin Ebeveyn ve Öğretmenlere Öneriler

İşte araştırmaların ışığında birkaç öneri:

• Çocuğunuzun yapabildiklerinin altını çizin.
• Başka öğrencilerle karşılaştırmayın.
• Öğrencileri zorlayan, ama gene de ulaşılabilir olan kısa süreli hedefler oluşturun.
• Çocuğun öğrenme planı yapmasına ve bu planı dile getirmesine yardımcı olun, planını uygularken geldiği noktayı ve sonraki aşamaları dile getirmesini sağlayın.
• Öğrencinin performansını sınıfın geneli ile veya başka öğrencilerle değil, o öğrenci için birlikte belirlemiş olduğunuz hedeflerle karşılaştırın.

Araştırmalar eskiden yararlı olduğu düşünülen bazı yöntemlerin özellikle sınıfın en iyisi olmayan öğrencilerin kişisel yetkinlik duygusu üzerinde, dolayısı ile genel çaba ve başarıları üzerinde olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor. Bunlar şöyle:

• Çocukların soru sormasını zorlaştıran tek tip esnek olmayan, çocuğun katkısına açık olmayan ders anlatma yöntemi, kafası karışan bir öğrencinin önünü kapatıyor.
• Öğrencilerin başarılarını birbirleri ile karşılaştırmak iyi öğrencileri motive edebiliyor ama sınıfın geride kalan diğer çoğunluğunun kişisel yetkinlik duygusunu kırıyor. Uzun vadede sınıfın iyi öğrenciler için bile yetersizleşmesine neden oluyor.

Kişisel yetkinlik duygusu yüksek öğretmenler yeniliklere daha açık oluyorlar. Düşük olanlar ise kontrole dayalı eğitim biçimlerini tercih ediyorlar ve öğrencilere karşı çok daha eleştirel oluyorlar. Çalışanları yüksek kişisel yetkinlik düzeyine sahip yetişkinlerden oluşan bir okul öğrencilerin akademik becerilerinden bağımsız olarak akademik başarıyı geliştiren olumlu bir ortam yaratıyor.

Kişisel yetkinliklerin geleceği ile ilgili bu videoyu seyretmenizi tavsiye ederim
Kişisel yetkinlik duygusunun farkında bireyler olarak yeni öğretim yılında mutlu ve verimli okul ve aile ortamları yaratmanız dileğiyle.

Ergenlerle İletişim – Ebeveynlerin En Sık Sorduğu Beş Soru başlıklı yazım da ilginizi çekebilir.

İrem Bray

İrem Bray, Boğaziçi Psikoloji ve Londra Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü mezunu uzman bir psikolog ve deneyimli bir Aile Terapistidir. Hayatı, dünyaya vereceği armağanlarını keşfetme ve paylaşma yolculuğu olarak görür. Bireyden yola çıkarak toplumu halka halka dönüştüren projeler geliştirir. Ekibi ile birlikte son teknolojileri kullanarak aile terapistleri yetiştirir, dünyanın her yerinde yaşayan kişilerle, özellikle Türk ve Türklerle ilişkide olanlarla görüşerek birey, çift, aile, şirket gibi sistemleri iyileştirmek, geliştirmek üzere çalışmalar yapar. İrem Bray ve ekibine [email protected] adresinden veya 0090 538 912 33 36 ve 0044 738 7763244 telefon numaralarından hemen ulaşabilirsiniz.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. Gizem KAYIKÇI dedi ki:

    Merhaba İrem Hanım,

    Sizin deneyimlerinizden ve uzman görüşlerinizden faydalanmak benim ve oğlum üzerine inanılmaz fayda sağlıyor. Şimdi de başka bir konuda yardımınıza ihtiyacım var? Ben çalışan bir anneyim. Oğlum 30 aylık ve anneannesi tarafından bakılıyor. Bu süreci sıkıntısız bir şekilde yürütmeye çalışıyoruz. Ancak annemin Kasım-Aralık aylarında çalışması gerekiyor. Zeytin hasadı başladı ve tarlaya gitmek zorunda. Dolayısıyla oğluma bakamayacak. Bu dönem sıkıntılı bir süreç var önümüzde. Bu hafta oğlumun bakımı ile ilgili en uygun kararı vermem gerekiyor. Özel bakım evleri yani kreşlerle mi görüşsem yoksa evde bakabilecek birini mi bulsam? Kreş için daha küçük olduğunu düşünüyorum. Anneanne baktığı için de henüz böyle bir ihtiyaç duymadık ve 1 ay sonrası için de zeytin hasadı bitince tekrar oğluma bakmaya devam edecek. Komşularımdan bakabilecek alternatiflerim de var. Güvenebildiğim birilerine baktırmak daha mı uygun olur? Oğlumun akademik hayatının başlangıcının 1 aylık döneme bağlı olmasını ve aceleye de gelmesini istemiyorum açıkçası. Önümüzdeki Eylül döneminde yarım zamanlı bir kreşe yazdırmanın uygun olduğunu düşündüm. Aşama aşama bir sonraki yıl da kısmet olursa tam zamanlı başlatırım inşallah. Ancak bu dönemi nasıl atlatmamızı önerirsiniz? Bu konu hakkında sizin de görüşlerinizi önemsiyorum. Beni yönlendirerek yol gösterebilirseniz sevinirim.
    Şimdiden teşekkür ederim.
    Saygılarımla,
    Gizem KAYIKÇI

  2. İrem Bray dedi ki:

    Gizem Hanım,

    Benim önerim oğlunuzun çevresini en az değiştirmek yönünde olur.

    Mümkünse kendi evinizde, bakacak kişi, anneniz hasada gitmeden önce eve gelip gitmeli çocuğunuzla vakit geçirmeli, bir süre ona bakım vereceği, sonra gene ananesinin bakacağı anlatılmalı.

    Anane iş çıkışları arada oğlunuzu ziyaret etmeli. Mümkün olsa hasada oğlunuzu da götürebilseler ona bakan yeni kişiyle. En azından bazı günler. Doğada olmak ona da çok iyi gelecektir.

    Yani çocuğa sürpriz olmamalı. Aşamalı olmalı, tamamen bir kopuş olmamalı.

    Kolay gelsin

    Sevgilerimle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir